“Tarihçe malûmdur ki: Kürdistanı Osmanlı Türk devletine ilhak etmeye muvaffak olan İdris-i Bitlisî’dir.(10) Türk milletinden çok kimseleri dalâletten kurtaran da Said-i Bitlisi’dir. Said de tarihe geçecektir...
Yüz otuzbeş parçadan ibaret olan Türkçe Nûr Külliyatını te’lif eden Said-i Nursî bir Kürttür. Bediüzzaman Kürtlüğüyle beraber, otuz milyon Türkü muhalif cereyanlardan kurtarmıştır.
Türk milletinden pek çok insanları Nûr havzasına almaya muvaffak olan Said, evet bir Kürttür.
İlmen ve dinen Türk milletinin yüksekliğini dünyaya ilân eden Said bir Kürttür.”
Bu hâtıra defteri bizde mevcud olup içinde çok değerli, tarihi gerçek vesikalar vardır. Onları bu kitapta tarih vak’aları sırasında kaydedeceğiz. İnşâallah.
İşte yazılı bu kanaat şekillerini de böylece kaydettikten sonra; Üstâd Hazretlerinin son on senelik hayatında en yakın talebe ve hizmetkârlarından merhûm Tahirî Mutlu, Zübeyr Gündüzalp, Mustafa Sungur, Hüsnü Bayramoğlu, Bayram Yüksel ağabeylerden hiç birisi, Üstâd’dan duyarak; delilli bir Seyyidliği rivayet etmiyorlar. Hususi kanaat ve düşünceleri, Üstâd’ın Seyyid olduğu cihetinde olduğu halde, fıtrî olan menşe’ini de samimi şekilde teslim ediyorlar. Bu zâtlardan ayrı ayrı dinleyip duyduğum hususi sözlerini burada kaydetmeyi uygun bulmadım.
İşte şu yazılı, kayıdlı söz ve kanaatlerin yanı sıra, Üstâd’ın hizmetkârlarının kaydetmediğimiz şifahi sözleriyle birlikte, hususi kanaatlerin sahibi bu zâtların -bir ikisi hariç- hepsi Türktürler.
HUSUSİ BİR KANAAT
Mevzûumuzu toparlamadan önce, hususi bir kanaatimi de burada kaydetmek isterim, şöyle ki: Seyyid-i Kâinat Efendimiz’in (A.S.M.) pâk, mutahhar, muâlla ve şerif olan zürriyet ve nesli; bilinen ve silsile ve şecere ile sâbit olan Seyyidler kadar, belki daha çok onun zürriyetine mazhar gizli ve bilinmeyen Seyyidler de olabilir ve vardır.
Evet, İmam Celâleddin-i Suyuti “Târih-i Hulefa” isimli kitabında yazdığına göre(11), İmam-ı Hasan Radıyallahü anhünün bir çok kadınla evlenmiş olması, bu hatunlardan dünyaya ne kadar çocuğun geldiğinin kesin olarak bilinmemesi, bu hususî kanaati kuvvetlendirir gibidir.
Yüz otuzbeş parçadan ibaret olan Türkçe Nûr Külliyatını te’lif eden Said-i Nursî bir Kürttür. Bediüzzaman Kürtlüğüyle beraber, otuz milyon Türkü muhalif cereyanlardan kurtarmıştır.
Türk milletinden pek çok insanları Nûr havzasına almaya muvaffak olan Said, evet bir Kürttür.
İlmen ve dinen Türk milletinin yüksekliğini dünyaya ilân eden Said bir Kürttür.”
Bu hâtıra defteri bizde mevcud olup içinde çok değerli, tarihi gerçek vesikalar vardır. Onları bu kitapta tarih vak’aları sırasında kaydedeceğiz. İnşâallah.
İşte yazılı bu kanaat şekillerini de böylece kaydettikten sonra; Üstâd Hazretlerinin son on senelik hayatında en yakın talebe ve hizmetkârlarından merhûm Tahirî Mutlu, Zübeyr Gündüzalp, Mustafa Sungur, Hüsnü Bayramoğlu, Bayram Yüksel ağabeylerden hiç birisi, Üstâd’dan duyarak; delilli bir Seyyidliği rivayet etmiyorlar. Hususi kanaat ve düşünceleri, Üstâd’ın Seyyid olduğu cihetinde olduğu halde, fıtrî olan menşe’ini de samimi şekilde teslim ediyorlar. Bu zâtlardan ayrı ayrı dinleyip duyduğum hususi sözlerini burada kaydetmeyi uygun bulmadım.
İşte şu yazılı, kayıdlı söz ve kanaatlerin yanı sıra, Üstâd’ın hizmetkârlarının kaydetmediğimiz şifahi sözleriyle birlikte, hususi kanaatlerin sahibi bu zâtların -bir ikisi hariç- hepsi Türktürler.
HUSUSİ BİR KANAAT
Mevzûumuzu toparlamadan önce, hususi bir kanaatimi de burada kaydetmek isterim, şöyle ki: Seyyid-i Kâinat Efendimiz’in (A.S.M.) pâk, mutahhar, muâlla ve şerif olan zürriyet ve nesli; bilinen ve silsile ve şecere ile sâbit olan Seyyidler kadar, belki daha çok onun zürriyetine mazhar gizli ve bilinmeyen Seyyidler de olabilir ve vardır.
Evet, İmam Celâleddin-i Suyuti “Târih-i Hulefa” isimli kitabında yazdığına göre(11), İmam-ı Hasan Radıyallahü anhünün bir çok kadınla evlenmiş olması, bu hatunlardan dünyaya ne kadar çocuğun geldiğinin kesin olarak bilinmemesi, bu hususî kanaati kuvvetlendirir gibidir.
Yükleniyor...