Bediüzzaman’a yapılacak aşının müessir bir zehirden hazırlanmasını plânladılar. Böylece herkes aşılandı. Tabiî Bediüzzaman’a da ma’hud zehir zerk edildi. O zamanki aşılar göğse tatbik edilmekteydi. Bediüzzaman’ın aşısı da kalbinin üzerine sol memesinin altına yapıldı. Lâkin hıfz-ı İlâhî ve muhafaza-i Kur’âniye ile o şiddetli zehir tesir etmedi. Hatta bu zehir mübarek vücuduna hiç yayılmadan sadece bir demir lira kadar bir yerde mahsur kaldı. Sonra da o yer çıban tutarak zehir dışarı ifraz edilmişti. Bu harika acib vak’aya onun düşmanları şaşırıp kalmışlardı herhalde. Amma yine de imana, insafa gelmemişlerdi. O zehirli aşı yeri, Bediüzzaman’ın vefatına kadar zaman zaman işleyip, ona rahatsızlık verirdi. Onun mübarek kalbi üzerinde simsiyah bir damga halinde devam edip kalmış, yüzlerce insan onu müşahede etmiştir. Çünkü kendisi de onu dost ve talebelerine sık sık gösterirdi. İşte zehir hadisesi ve macerası böyle...
Medreset’ül Zehra Hakkında Kanun Teklifi Ve
Sair Hadiseler
Az üstte, Üstâd Hazretleri’nin Demokrat Parti hükûmetine yazmış olduğu hatıralı mektuplarında da görüldüğü gibi, kendisinin 1922 sonlarında Ankara’ya gelişinin en büyük bir gayesi de; Birinci Cihan Harbi’nden önce Sultan Reşad’ın ve İttihad ve Terakki Hükümeti’nin ehemmiyetle üzerinde durup, yirmi bin altun lira ona tahsis ettikleri Van Üniversitesi olan Medreset-üz Zehra’sının inşası için; yeni milli hükümetin yardım ve desteğini sağlamaktı. Lâkin o, Ankara’ya gelir gelmez, en mühim ilk işi, yeni teşekkül etmekte olan Türkiye Cumhuriyeti Hükûmeti’nin temellerini sağlam bir zemine oturtmak için çalışmak olmuştu. Bu yolda elinden geldiği kadar çalışmış.. Meb’uslarla, kumandanlarla temaslar kurmuş, sohbetler yapmıştı. Tabiî ki, Bediüzzaman’ın bu faaliyetleri mason ve dinsizler güruhunun hiç de işlerine gelmiyordu. Mecliste tifo salgını vesile edilerek Bediüzzaman’a müthiş bir zehir zerk etmeye muvaffak olmuşlardı. Ama çabaları boşa gitmişti.(28) Hıfz-ı İlâhî’nin himayesinde olan Bediüzzaman’a o zehir te’sir etmemişti, her ne ise...
Evet, Bediüzzaman Hazretleri bir taraftan mezkûr hizmetleri yürütmeye çalışırken, bir taraftan da Van’da kuracağı Medreset-üz Zehra’sı için Meclis ve Hükûmet nezdinde zemin oluşturmaya çalışıyordu. Yukarda arz ettiğimiz vech ile; o sıra başta Reis-i cumhur M. Kemal Paşa ve diğer kumandan
Medreset’ül Zehra Hakkında Kanun Teklifi Ve
Sair Hadiseler
Az üstte, Üstâd Hazretleri’nin Demokrat Parti hükûmetine yazmış olduğu hatıralı mektuplarında da görüldüğü gibi, kendisinin 1922 sonlarında Ankara’ya gelişinin en büyük bir gayesi de; Birinci Cihan Harbi’nden önce Sultan Reşad’ın ve İttihad ve Terakki Hükümeti’nin ehemmiyetle üzerinde durup, yirmi bin altun lira ona tahsis ettikleri Van Üniversitesi olan Medreset-üz Zehra’sının inşası için; yeni milli hükümetin yardım ve desteğini sağlamaktı. Lâkin o, Ankara’ya gelir gelmez, en mühim ilk işi, yeni teşekkül etmekte olan Türkiye Cumhuriyeti Hükûmeti’nin temellerini sağlam bir zemine oturtmak için çalışmak olmuştu. Bu yolda elinden geldiği kadar çalışmış.. Meb’uslarla, kumandanlarla temaslar kurmuş, sohbetler yapmıştı. Tabiî ki, Bediüzzaman’ın bu faaliyetleri mason ve dinsizler güruhunun hiç de işlerine gelmiyordu. Mecliste tifo salgını vesile edilerek Bediüzzaman’a müthiş bir zehir zerk etmeye muvaffak olmuşlardı. Ama çabaları boşa gitmişti.(28) Hıfz-ı İlâhî’nin himayesinde olan Bediüzzaman’a o zehir te’sir etmemişti, her ne ise...
Evet, Bediüzzaman Hazretleri bir taraftan mezkûr hizmetleri yürütmeye çalışırken, bir taraftan da Van’da kuracağı Medreset-üz Zehra’sı için Meclis ve Hükûmet nezdinde zemin oluşturmaya çalışıyordu. Yukarda arz ettiğimiz vech ile; o sıra başta Reis-i cumhur M. Kemal Paşa ve diğer kumandan
Yükleniyor...