Bediüzzaman’ın Ankara’da Zehirlenmesi
Burada, ona zerk edilen şu ilk ve müthiş zehir hadisesinin gün ve ay olarak kesin tarihini bilemiyoruz. Yani 22 Kasım 1922’den, 30 Haziran 1923 tarihleri arasında hangi ay ve gün içinde olduğu malûmumuz değildir. Reis-i cumhurla vaki’ olan namaz hakkındaki şiddetli münakaşasından evvel mi, sonra mı onu da bilmiyoruz. Ancak zehir hadisesi kat’idir, şüphesizdir.
Bir ara Meclis’te tifo salgını bahanesiyle, Bediüzzaman’ın da meclisle sıkı münasebetinden dolayı herkesi aşıladıkları gibi, onu da aşıladılar. Fakat onun aşısı başka bir aşı... Bir kaç adamı bir anda öldürebilecek dozda olan bir zehirle onu aşıladılar.
NiçinOna Zehir
Bu zehiri acaba niçin Bediüzzaman’a zerk etmek istediler? Neden onun vucudunu ortadan kaldırmak istemişlerdi?. bilmiyoruz, lâkin şunu iyice biliyoruz ki:
Ta, 1908’lerden beri Bediüzzaman’ın; daha doğrusu, dinin gizli düşmanları ona karşı ilmen, fikren mukabele edemedikleri ve Bediüzzaman’ın mahz-ı hak ve hakikat olan fikirlerine karşı mağlub oldukları için, sinsi ve hainane plânlarla onun vücudunu ortadan kaldırmaya gizli gizli çalışmaktaydılar. Bu dediklerimizin ispatları, bu kitabın ilgili yerlerinde yapılmıştır. İşte o sıralar gizli düşmanlar, Bediüzzaman Hazretleri’nin hayatına herhangi bir zarar iras edemedikleri için, İttihad ve Terakki içinde mason ve dinsiz kesimi bu defa Bediüzzaman’ı 31 Mart hadisesiyle alâkalı göstermeye çalışarak; Divan-ı Harb-i Örfi eliyle ezdirmek istemişlerdir. Lâkin o plânları da tutmamış, bozulmuştu.
Daha sonraları, Bediüzzaman Hazretleri esaretten döndükten sonraki günlerde, yine onun imhası için çok büyük paralar ortaya koyan aynı kesimin vârisleri bu plânlarında da muvaffak olamamışlardı. Hıfz-ı Kur’ânî Bediüzzaman’ı korumuş, ona hiç bir şey yapılamamıştı.
Ankara’da cereyan eden şu zehirlendirme hadisesinde de herhalde Bediüzzaman’ın namaz ve ibadet hakkındaki beyannamesinin neşrinden sonra, gerek Meclis’te ve çevresinde gözle görülen büyük İslâmî inkişaf ve teveccühler ve dine karşı incizab ve alâka.. ve gerekse Bediüzzaman’ın sohbetleri neticesinde Ankara ve çevresinde müşahede edilen dine karşı uyanış ve intibah; onun eski düşmanları ve onların vârislerinin hiç de işlerine gelmedi. Belki de onları telâşa düşürttü. Bunun üzerine bir plân düşündüler. Meclis’te görülen bazı tifo belirtileriyle başlıyan aşı, herkese yapıldı. Bu arada
Burada, ona zerk edilen şu ilk ve müthiş zehir hadisesinin gün ve ay olarak kesin tarihini bilemiyoruz. Yani 22 Kasım 1922’den, 30 Haziran 1923 tarihleri arasında hangi ay ve gün içinde olduğu malûmumuz değildir. Reis-i cumhurla vaki’ olan namaz hakkındaki şiddetli münakaşasından evvel mi, sonra mı onu da bilmiyoruz. Ancak zehir hadisesi kat’idir, şüphesizdir.
Bir ara Meclis’te tifo salgını bahanesiyle, Bediüzzaman’ın da meclisle sıkı münasebetinden dolayı herkesi aşıladıkları gibi, onu da aşıladılar. Fakat onun aşısı başka bir aşı... Bir kaç adamı bir anda öldürebilecek dozda olan bir zehirle onu aşıladılar.
NiçinOna Zehir
Bu zehiri acaba niçin Bediüzzaman’a zerk etmek istediler? Neden onun vucudunu ortadan kaldırmak istemişlerdi?. bilmiyoruz, lâkin şunu iyice biliyoruz ki:
Ta, 1908’lerden beri Bediüzzaman’ın; daha doğrusu, dinin gizli düşmanları ona karşı ilmen, fikren mukabele edemedikleri ve Bediüzzaman’ın mahz-ı hak ve hakikat olan fikirlerine karşı mağlub oldukları için, sinsi ve hainane plânlarla onun vücudunu ortadan kaldırmaya gizli gizli çalışmaktaydılar. Bu dediklerimizin ispatları, bu kitabın ilgili yerlerinde yapılmıştır. İşte o sıralar gizli düşmanlar, Bediüzzaman Hazretleri’nin hayatına herhangi bir zarar iras edemedikleri için, İttihad ve Terakki içinde mason ve dinsiz kesimi bu defa Bediüzzaman’ı 31 Mart hadisesiyle alâkalı göstermeye çalışarak; Divan-ı Harb-i Örfi eliyle ezdirmek istemişlerdir. Lâkin o plânları da tutmamış, bozulmuştu.
Daha sonraları, Bediüzzaman Hazretleri esaretten döndükten sonraki günlerde, yine onun imhası için çok büyük paralar ortaya koyan aynı kesimin vârisleri bu plânlarında da muvaffak olamamışlardı. Hıfz-ı Kur’ânî Bediüzzaman’ı korumuş, ona hiç bir şey yapılamamıştı.
Ankara’da cereyan eden şu zehirlendirme hadisesinde de herhalde Bediüzzaman’ın namaz ve ibadet hakkındaki beyannamesinin neşrinden sonra, gerek Meclis’te ve çevresinde gözle görülen büyük İslâmî inkişaf ve teveccühler ve dine karşı incizab ve alâka.. ve gerekse Bediüzzaman’ın sohbetleri neticesinde Ankara ve çevresinde müşahede edilen dine karşı uyanış ve intibah; onun eski düşmanları ve onların vârislerinin hiç de işlerine gelmedi. Belki de onları telâşa düşürttü. Bunun üzerine bir plân düşündüler. Meclis’te görülen bazı tifo belirtileriyle başlıyan aşı, herkese yapıldı. Bu arada
Yükleniyor...