Bu hesaba göre, Bediüzzaman Hazretleri Ankara’ya gittikten 2 ay on gün sonra, adı geçen beyannameyi neşretmiştir. Ondan evvelki yetmiş günlük zaman zarfında Milli Hükûmet erkânı, özellikle Reisicumhur M. Kemal Paşa onunla çok yakından ilgilendikleri ve her arzusunun yerine getirileceğine dair söz ve va’dleri olmuştu. Ancak beyannamenin neşri üzerine vaziyet değişiverdi. şöyle ki:
Üstte de belirtildiği üzere, beyannamenin bir süretini Kâzım Karabekir Paşa, M. Kemal Paşa’ya okuduktan sonra, her nedense M. Kemal Paşa çok ziyade hiddetlenmiş ve kendini zaptedemiyerek; Büyük Millet Meclisi’nin Divan-ı Riyaseti’ne, diğer bir rivayette meclisin teneffüs salonuna girdiğinde; Bediüzzamanın ellerini kollarını çemremiş, abdest almış, soba başında mendilini kurutmakta ve altmış kadar meb’uslarla sohbet etmekte olduğunu görünce, daha da çok hiddete gelerek:
“Hocam! burası Millet Meclisidir, bu ne hal?.. Biz seni buraya çağırdık ki, bize yüksek fikirler beyan edesin. Sizin yüksek fikirlerinizden istifade edelim. Siz geldiniz, en evvel namaza dair şeyler yazdınız, aramıza ihtilâf verdiniz!” diyerek şiddetli bağırmış.
Bunun üzerine, daha çok hiddetlenen Bediüzzaman: “Evet, burası milletin meclisidir...” ve devam ederek: “Paşa, Paşa! Kâinatta en yüksek hakikat imandır. İmandan sonra namazdır.(19) Namazı kılmıyan hâindir, hâinin hükmü merduttur..” şeklinde ciddî ve sert bir mukabelede bulunur. Üstâd’ın bu sert mukabelesi ve şiddetli cevabı karşısında M. Kemal Paşa hiddetini -zahiren- geri almış ve: “Hocam haklıdır...” diyerek işi yatıştırmış, hem de Bediüzzaman’a tarziye vermiştir.
İstanbul Müftülerinden merhum A. Fikri Yavuz’un N. Şahiner’e şifahen anlattığı rivayetinde ise hz. Üstâd M.Kemal’e: ”Evet, burası Milletin Meclisidir, senin babanın çiftliği değildir.” diyerek cevap vermiş...
Zübeyr Ağabeyin Not Defterinde “M. Kemal Paşa ile mûnakaşasından sonra, onun Üstâd’a karşı tarziye şeklini şöyle anlatıyor:
“Efendim, ben biraz evvel arkadaşlarımla yaptığım bir münakaşadan sonra buraya gelmiştim. Hiddetim size karşı değildir. Siz haklısınız” diyerek tarziye vermek suretiyle mukabelede bulunmuştur.” (Not Defteri, Zübeyr Gündüzalp, s: 89)
Üstte de belirtildiği üzere, beyannamenin bir süretini Kâzım Karabekir Paşa, M. Kemal Paşa’ya okuduktan sonra, her nedense M. Kemal Paşa çok ziyade hiddetlenmiş ve kendini zaptedemiyerek; Büyük Millet Meclisi’nin Divan-ı Riyaseti’ne, diğer bir rivayette meclisin teneffüs salonuna girdiğinde; Bediüzzamanın ellerini kollarını çemremiş, abdest almış, soba başında mendilini kurutmakta ve altmış kadar meb’uslarla sohbet etmekte olduğunu görünce, daha da çok hiddete gelerek:
“Hocam! burası Millet Meclisidir, bu ne hal?.. Biz seni buraya çağırdık ki, bize yüksek fikirler beyan edesin. Sizin yüksek fikirlerinizden istifade edelim. Siz geldiniz, en evvel namaza dair şeyler yazdınız, aramıza ihtilâf verdiniz!” diyerek şiddetli bağırmış.
Bunun üzerine, daha çok hiddetlenen Bediüzzaman: “Evet, burası milletin meclisidir...” ve devam ederek: “Paşa, Paşa! Kâinatta en yüksek hakikat imandır. İmandan sonra namazdır.(19) Namazı kılmıyan hâindir, hâinin hükmü merduttur..” şeklinde ciddî ve sert bir mukabelede bulunur. Üstâd’ın bu sert mukabelesi ve şiddetli cevabı karşısında M. Kemal Paşa hiddetini -zahiren- geri almış ve: “Hocam haklıdır...” diyerek işi yatıştırmış, hem de Bediüzzaman’a tarziye vermiştir.
İstanbul Müftülerinden merhum A. Fikri Yavuz’un N. Şahiner’e şifahen anlattığı rivayetinde ise hz. Üstâd M.Kemal’e: ”Evet, burası Milletin Meclisidir, senin babanın çiftliği değildir.” diyerek cevap vermiş...
Zübeyr Ağabeyin Not Defterinde “M. Kemal Paşa ile mûnakaşasından sonra, onun Üstâd’a karşı tarziye şeklini şöyle anlatıyor:
“Efendim, ben biraz evvel arkadaşlarımla yaptığım bir münakaşadan sonra buraya gelmiştim. Hiddetim size karşı değildir. Siz haklısınız” diyerek tarziye vermek suretiyle mukabelede bulunmuştur.” (Not Defteri, Zübeyr Gündüzalp, s: 89)
Yükleniyor...