BAŞKA GÖRÜŞLER
Bu konuda diğer bazı Nûr lâlebelerinin kanaatleri ise, mes’elenin zâhirî keyfıyeti cihetine göredir. Bu ikinci kısım Nûr talebesi zâtların da kanaat ve fikirlerini gösteren yazılarını buraya alalım:
1- Risale-i Nûrun neşrinde hizmeti büyük çapta sebkat eden ve Nûr’un dış âleme yayılmasında kendi zamanına göre ehemmiyetli bir şekilde vasıta olan “İnebolu”lu merhûm Selahaddin Çelebi 1946’larda ilk olarak Üstâd’ın Tarihçe-i Hayatı’ndan bir hülâsa çıkararak, başta resmi makâmlar olmak üzere bir çok yerlere göndermişti. Aynı zamanda o yazı Hazret-i Üstâd tarafından lâhikaya geçirilmiş ve bilâhare ufak bir ta’dilden sonra, Üstâd onu Osmanlıca Asâ-yı Mûsa’nın ahirine derc etmişlerdi. İşte o yazının baş tarafları şöyledir:
“Tercüme-i haline kısaca bir nazar:
“Bitlis’in Hizan kazasından Isparta (ısparit) Nahiyesinin “Nurs” Köyünde doğmuştur. Anası Nûriye Hanım, babası Mirza Efendi’dir. Kürt ailesine mensub olmakla beraber, kendisi asla Türklük, Kürtlük, Araplık, Acemlik tanımaz. Milliyeti ancak din bakımından kabul eder. Dünyadaki bütün Müslümanlar ve muhtelif dinlerden İslâmiyete girenler kardeşidir.. “(7)
2- Hizmetini Risale-i Nûr neşrine hasr ve vakf eden ve hâlen mücerred yaşayan Erzurum’un saf kan Türklerinden olan Muzaffer Arslan Hoca 1960 senesinde din düşmanlarının yalan, tezvir ve iftiralarının maşalığını yapan bazı gazetelerin neşriyatına karşı Zübeyr ağabeyle birlikte hazırlayıp neşrettiği “Bediüzzaman Said-i Nursi ve Din Düşmanları” adlı eserinin 4. sâhifesinde Üstâd için şöyle der:
“... Bediüzzaman’a yaptıkları bu nesebî isnad ve tefrikden dolayı ayrıcalık yapmış olmazlar. Bunlara göre Müslüman olmazsan veya Müslüman âlimi bulunmazsan; Kürd değil ne olursan ol, hiçbir mahzur ifade etmez.
Mesele Bediüzzaman’ın Kürt olduğunu ortaya koymak değil... O bir İslâm mücahidi olmak ve bu mücahedesiyle senelerden beri iğfal edilmiş Müslüman münevverlerini gafletten uyandırmak vazifesinde bulunduğu için, bu Kürtlük mes’elesi ortaya atılmıştır. Bu adamlar böyle ırkî neseblerle uğraşmasınlar. Hepsinin neseblerini ortaya dökmeye muktedir bulunuyoruz...”
Bu konuda diğer bazı Nûr lâlebelerinin kanaatleri ise, mes’elenin zâhirî keyfıyeti cihetine göredir. Bu ikinci kısım Nûr talebesi zâtların da kanaat ve fikirlerini gösteren yazılarını buraya alalım:
1- Risale-i Nûrun neşrinde hizmeti büyük çapta sebkat eden ve Nûr’un dış âleme yayılmasında kendi zamanına göre ehemmiyetli bir şekilde vasıta olan “İnebolu”lu merhûm Selahaddin Çelebi 1946’larda ilk olarak Üstâd’ın Tarihçe-i Hayatı’ndan bir hülâsa çıkararak, başta resmi makâmlar olmak üzere bir çok yerlere göndermişti. Aynı zamanda o yazı Hazret-i Üstâd tarafından lâhikaya geçirilmiş ve bilâhare ufak bir ta’dilden sonra, Üstâd onu Osmanlıca Asâ-yı Mûsa’nın ahirine derc etmişlerdi. İşte o yazının baş tarafları şöyledir:
“Tercüme-i haline kısaca bir nazar:
“Bitlis’in Hizan kazasından Isparta (ısparit) Nahiyesinin “Nurs” Köyünde doğmuştur. Anası Nûriye Hanım, babası Mirza Efendi’dir. Kürt ailesine mensub olmakla beraber, kendisi asla Türklük, Kürtlük, Araplık, Acemlik tanımaz. Milliyeti ancak din bakımından kabul eder. Dünyadaki bütün Müslümanlar ve muhtelif dinlerden İslâmiyete girenler kardeşidir.. “(7)
2- Hizmetini Risale-i Nûr neşrine hasr ve vakf eden ve hâlen mücerred yaşayan Erzurum’un saf kan Türklerinden olan Muzaffer Arslan Hoca 1960 senesinde din düşmanlarının yalan, tezvir ve iftiralarının maşalığını yapan bazı gazetelerin neşriyatına karşı Zübeyr ağabeyle birlikte hazırlayıp neşrettiği “Bediüzzaman Said-i Nursi ve Din Düşmanları” adlı eserinin 4. sâhifesinde Üstâd için şöyle der:
“... Bediüzzaman’a yaptıkları bu nesebî isnad ve tefrikden dolayı ayrıcalık yapmış olmazlar. Bunlara göre Müslüman olmazsan veya Müslüman âlimi bulunmazsan; Kürd değil ne olursan ol, hiçbir mahzur ifade etmez.
Mesele Bediüzzaman’ın Kürt olduğunu ortaya koymak değil... O bir İslâm mücahidi olmak ve bu mücahedesiyle senelerden beri iğfal edilmiş Müslüman münevverlerini gafletten uyandırmak vazifesinde bulunduğu için, bu Kürtlük mes’elesi ortaya atılmıştır. Bu adamlar böyle ırkî neseblerle uğraşmasınlar. Hepsinin neseblerini ortaya dökmeye muktedir bulunuyoruz...”
Yükleniyor...