kanun layihası Meclis’te kabul edildiği günlerde mi, yoksa onu Ankara’da durdurup kendi düşünceleri doğrultusunda çalıştırmak için girişilen teşebbüs günlerinde mi o cazib teklifler yapılmıştır bilemiyoruz. İleride bu hususun tahliline bakılacaktır.

Namaza, ibadete ve İslâm şeairinin iltizamı hakkındaki beyannamenin keyfiyetine ve neşir tarihine, neşirden sonra Bediüzzamanla M. Kemal Paşa’nın şiddetli münakaşalarının şekline az ilerde bakmak üzere; burada üzerinde durduğumuz mevzu’ ile ilgili Bediüzzaman’ın kendi kaleminden bir hatırasını nakletmeye münasebet geldi: (Bu hatıra, ilk evvel Van vilâyetinde inşaasına karar verilmişken, bilâhare Erzurum’a nakledilen şark Üniversitesi’nin te’sisine teşebbüs edileceği sırada, zamanın hükûmeti olan Demokratlara hitaben yazılmıştır.)

“...Eski Harb-i Umumi’den döndüğüm vakit, Ankara’da mevcut iki yüz meb’usdan yüzaltmış üç meb’usun imzasıyla, yüz elli bin lira -O zamanın, paranın kıymetli vaktinde- aynı Üniversite için verilmeye kabul ve imza ettiler. M. Kemal de içindeydi. Demek şimdiki parayla beş milyon liraya(17) yakın tahsisat vermekle, ta o zamanda böyle kıymettar bir Üniversitenin te’sisine her şeyden ziyade ehemmiyet verdiler. Hatta Din’de çok lâkayd ve Garblılaşmak ve an’anattan tecerrüd etmek taraftarı bulunan bir kısım meb’uslar dahi onu imza ettiler. Yalnız onlardan ikisi dediler ki: “Biz şimdi ulûm-ı an’ane ve ulûm-ı diniyeden ziyade Garblılaşmaya ve medeniyete muhtacız.

Ben de cevaben dedim: Siz farz-ı muhal olarak hiç bir cihette ihtiyaç olmasa da, ekser enbiyanın Asya’da, şark’ta zuhuru; ve ekser hükemanın, feylesofların Garb’ta gelmelerinin delâletiyle; Asya’yı hakiki terakki ettirecek, fen ve felsefenin te’siratından ziyade hiss-i dinî olduğu halde, bu fıtrî kanunu nazara almıyarak, Garblılaşmak nâmıyla an’ane-i İslâmiye’yi bıraksanız ve lâdînî bir esası yapsanız dahi; dört-beş büyük milletlerin merkezlerinde olan Vilâyât-ı şarkiye’de millet ve vatan selâmeti için dine, İslâmiyet’in hakaikına kat’iyyen taraftar olmak size lâzım ve elzemdir. Binler misallerinden bir küçük misali size söyliyeceğim:

Ben Van’da iken, hamiyetli Kürt bir talebeme dedim ki; Türkler İslâmiyet’e çok hizmet etmişler. Sen onlara ne niyetle bakıyorsun?

Dedi: “Ben Müslüman bir Türk’ü fasık bir kardeşime tercih ediyorum. Belki babamdan ziyade ona alâkadarım. Çünki tam imana hizmet ediyorlar”


Yükleniyor...