3- Eskişehir müdafaanamesinin bir bölümünde, evhamlı bazı iddialara karşı verdiği cevablardan birisi şöyle:
“...Ankara’ya dostane gittiğimde, Büyük Millet Meclisi’nin sami’in locasında görünmemle beraber, İngilizlere karşı Hutuvat-ı Sitte nâmındaki eserimle müdafaatımı takdir ile yâd eden meb’usların şiddetli alkışlar ile karşılamaları bunların bu yanlış manalarını kökünden keser.. Ve hem Van’da temelini attığım ve Harb-i Umumi gailesiyle geri kalan Darülfünunuma yüz elli bin liranın tahsisi hakkındaki layiha-i kanuniyeyi iki yüz meb’ustan yüz altmış üç meb’usun imza etmesi, hükûmetin bana karşı nazar-ı teveccühünü gösterip, kararnamedeki evhamı esasıyla keser...”(14)
Üstâd’ın bu beyanında ve az üstte klişe ve metinleriyle bahsi geçen Büyük Millet Meclisi ceridesinin yevmiye tutanağında görüldüğü üzere, Bediüzzaman Hazretleri, Milli Hükûmetce defalarca Ankara’ya davet olunmuş, bilhassa M. Kemal Paşa’nın ısrarlı talebi üzerine Ankara’ya teşrif etmiştir. Meclis’i ziyareti esnasında bütün meb’uslar, kumandanlar ve hükûmet ricali tarafından sevgi, hürmet ve takdirlerle karşılanmış, bütün arzu ve isteklerinin yerine getirileceğine dair va’dler yapılmıştır. Ayrıca bir hürmet ve takdir ifadesi olarak, o güne kadar Üstâd’ın te’lif etmiş olduğu bütün eserleri iftihar, teşekkür ve takdirlerle Ankara Milli Kütüphanesi’ne alınmış ve gazetelerde büyük bir haber şeklinde bu hadise ilan edilmiştir.(15)
Hülâsa: Bediüzzaman Hazretleri ilk başta adeta eller üstünde gezdirilircesine gayet dostane bir atmosferde hükûmet ricali, kumandan ve meb’uslarla ihtilât içinde samimi musahabeleri devam ediyordu. Ancak ne var ki; iki ay sonra, M. Kemal Paşa ile sert bir münakaşaları vaki’ oldu. Hadise şöyle cereyan etti:
Bir kısım meb’usların ve zabitlerin, İslâm Dini’nin en büyük şiarı, nişânı ve alameti olan Namaz’a karşı lâkaydlık ve tehavünlerini muşahede eden Bediüzzaman Hazretleri, onları namaza ve İslâm şearinin iltizamına davet edici on maddelik meşhur ve tarihî ve her zaman geçerli beyannamesini yazıp, meb’uslar ve kumandanlar arasında dağıttı. Bu beyannamenin dağıtılmasından sonra, namaz kılan meb’uslara bir o kadarı daha katıldı. Daha evvel namaz kılan meb’usların mescid olarak kullandıkları oda, namaza dar gelmeye başladı. Namazgâh için diğer büyük bir odayı mescid yaptılar. Üstâd’ın Büyük Tarihçe-i Hayat kitabında: “Bediüzzaman’ın neşrettiği o beyanname üzerine namaz kılan meb’uslara altmış meb’us daha katılır” şeklinde kaydedilmiştir.
“...Ankara’ya dostane gittiğimde, Büyük Millet Meclisi’nin sami’in locasında görünmemle beraber, İngilizlere karşı Hutuvat-ı Sitte nâmındaki eserimle müdafaatımı takdir ile yâd eden meb’usların şiddetli alkışlar ile karşılamaları bunların bu yanlış manalarını kökünden keser.. Ve hem Van’da temelini attığım ve Harb-i Umumi gailesiyle geri kalan Darülfünunuma yüz elli bin liranın tahsisi hakkındaki layiha-i kanuniyeyi iki yüz meb’ustan yüz altmış üç meb’usun imza etmesi, hükûmetin bana karşı nazar-ı teveccühünü gösterip, kararnamedeki evhamı esasıyla keser...”(14)
Üstâd’ın bu beyanında ve az üstte klişe ve metinleriyle bahsi geçen Büyük Millet Meclisi ceridesinin yevmiye tutanağında görüldüğü üzere, Bediüzzaman Hazretleri, Milli Hükûmetce defalarca Ankara’ya davet olunmuş, bilhassa M. Kemal Paşa’nın ısrarlı talebi üzerine Ankara’ya teşrif etmiştir. Meclis’i ziyareti esnasında bütün meb’uslar, kumandanlar ve hükûmet ricali tarafından sevgi, hürmet ve takdirlerle karşılanmış, bütün arzu ve isteklerinin yerine getirileceğine dair va’dler yapılmıştır. Ayrıca bir hürmet ve takdir ifadesi olarak, o güne kadar Üstâd’ın te’lif etmiş olduğu bütün eserleri iftihar, teşekkür ve takdirlerle Ankara Milli Kütüphanesi’ne alınmış ve gazetelerde büyük bir haber şeklinde bu hadise ilan edilmiştir.(15)
Hülâsa: Bediüzzaman Hazretleri ilk başta adeta eller üstünde gezdirilircesine gayet dostane bir atmosferde hükûmet ricali, kumandan ve meb’uslarla ihtilât içinde samimi musahabeleri devam ediyordu. Ancak ne var ki; iki ay sonra, M. Kemal Paşa ile sert bir münakaşaları vaki’ oldu. Hadise şöyle cereyan etti:
Bir kısım meb’usların ve zabitlerin, İslâm Dini’nin en büyük şiarı, nişânı ve alameti olan Namaz’a karşı lâkaydlık ve tehavünlerini muşahede eden Bediüzzaman Hazretleri, onları namaza ve İslâm şearinin iltizamına davet edici on maddelik meşhur ve tarihî ve her zaman geçerli beyannamesini yazıp, meb’uslar ve kumandanlar arasında dağıttı. Bu beyannamenin dağıtılmasından sonra, namaz kılan meb’uslara bir o kadarı daha katıldı. Daha evvel namaz kılan meb’usların mescid olarak kullandıkları oda, namaza dar gelmeye başladı. Namazgâh için diğer büyük bir odayı mescid yaptılar. Üstâd’ın Büyük Tarihçe-i Hayat kitabında: “Bediüzzaman’ın neşrettiği o beyanname üzerine namaz kılan meb’uslara altmış meb’us daha katılır” şeklinde kaydedilmiştir.
Yükleniyor...