senin bir eserini okumuş demişler ki: “Bu eser sahibi dünyada kalsa, biz mesleğimizi, yani zendakayı, dinsizliği bu millete kabul ettiremiyeceğiz. Bunun vücudunu kaldırmalıyız!.” diye senin i’damına hüküm etmişler. Kendini muhafaza et!”

Ben de, tevekkeltü alellah, ecel birdir, tagayyür etmez, dedim. İşte bu komite otuz sene, belki kırk(104) seneden beri hem tevessü’ etti. Hem benimle mücadele de her bir desiseyi isti’mal etti...”(105)

HUTUVAT- I SİTTE’NİN NEşİR HİZMETİ

Burada bahsini edeceğimiz mevzu, Bediüzzaman’ın millî ve içtimaî hizmetlerinin -o dönem hayatında- en büyüğü ve en müstesnasıdır. Eğer faraza Bediüzzaman’ın o dönem hayat faslında ifa ettiği pek çok hizmetlerinden sarf-ı nazar etsek de, sâdece İstanbul gibi her zaman Türkiye’nin sekizde bir nüfusunu kendisinde toplıyan muazzam bir şehrin kültürlü insanlarını, hususan efkâr-ı ulemâyı İngilizin desisekâr plânlarının aleyhine çeviren Hutuvat-ı Sitte eserini neşretmesinden ibaret olsa dahi, yine unutulmaz ebedî ve yadigâr bir hizmeti olarak kalması icab eder. Zira, Hutuvat-ı Sitte’nin neşriyle İstanbul’un efkâr-ı umumiyesi İngilizin sinsi tuzaklarından kurtulduğu gibi, Anadolu’daki Kuva-yı Milliye’nin muvaffak olmasına büyük çapta destek olmuştur. Kaldı ki, onun bu hizmeti sadece İstanbul’a münhasır kalmış değildir. Hutuvat-ı Sitte eserini gören herkes, İngiliz ve Yunanın hâinane desise ve düşmanlığını anlamış ve Kuva-yı Milliye’ye ma’nen ve maddeten katılmıştır. Hususiyle bütün ulemâ ve meşâyihin hürmet ettiği Bediüzzaman’ın bu davranışını görmeleri ve duymaları üzerine, artık hiç bir tarafta İngilizin desiselerine i’tibar kalmamıştır.

Hutuvat-ı Sitte eserinin neşir keyfiyeti hakkında, az yukarda Molla Süleyman ve Tevfik Demiroğlu’nun hatıralarında bir nebze temas edildi. Bir de onun neşri ile te’sir sahası hakkında bizzat müellifi Bediüzzaman’ı dinlemeliyiz. Hutuvat-ı Sitte eserinin neşri, Anglikan Kilisesi’ne verdiği cevabtan önce mi, sonra mı bilinmemektedir. Fakat her ikisi de 1920 ve 1921 yılları içinde olduğu kesindir. Yalnız Anglikan kilisesine cevab verdiği sıralar, Darül Hikmet’teki vazifesine devam etmektedir. Ve o cevabı verdikten sonra, Yuşa’ tepesine inzivaya çekildiğini yazmış.(106) Buna göre, herhalde Hutuvat-ı Sitte’nin neşri, Anglikan Kilisesi’ne verdiği cevabtan önce olsa gerektir.

Yükleniyor...