muhakeme ise; taraf-ı muhalifi iltizamdır, bîtaraflık değildir, muvakkaten bir dinsizliktir. Çünki Kur’ân’a kelâm-ı beşer diye bakmak ve öyle muhakeme etmek, şıkk-ı muhalifi esas tutmaktır, batılı iltizamdır, bîtarafane değildir. Belki batıla tarafgirliktir...”(92)

Bu ma’nevî münazara 26. Mektub’un Birinci Mebhası namıyla meşhur risaleciğin onbir sahifesi içinde sürdürülmektedir. Münazaranın neticesinde, şeytan mülzem ve müsket kalarak, defolup cehennem olmuş, gitmiştir. İstiyen o risaleye bakabilir,

10- 1911 ve 1922 tarihleri arasındaki zamana ait olarak, Bediüzzaman Hazretleriyle ilgili bir hatırayı da, Kafkas kahramanı, Dağıstanlı şeyh şamil Hazretleri’nin torunu muhterem Said şamil Bey’in; İttihad ve Terakkî Cemiyeti içinde mühim rol oynamış, söz sahibi bir şahsiyet olan meşhur Yusuf Akçura’dan dinlediği bir hatırası şöyledir:

“...Birgün merhum Yusuf Akçura Bey’in ağzından şu i’tirafı dinledim: “Medreset’ül Kuzat’ta (Hukuk Fakültesi) bir ara târih tedris ederdim. Bediüzzaman, ıslâh edilen medreselerde yapılan tedrisatla yakından alâkadar olurdu. Medreseleri sık sık dolaşır, dershanenin son sıralarında yer alır, alâka ile takrirleri dinlerdi. Takriri tatminkâr bulmazsa ayağa kalkar, sual tevcih ederdi. Tevcih ettiği sualleri cevablandırmak kolay değildi. Bundan dolayı dersten fazla, onunla karşılaşmak beni endişelendirirdi. Adeta korka korka derse giderdim..“

“Bahsettikleri medresenin adı pek hatırımda kalmadı. Medreset’ül Kuzat dediğini sanıyorum.”(93)

11- Türkiye Cumhuriyeti ilk dönem Van milletvekilliğini yapmış, bilâhare yirmi sene kadar İstanbul Vilâyet Defdardarlık Muhasebe Müdürlüğünü yürütmüş, Vanlı Tevfik Demiroğlu, Bediüzzaman Hazretleri’nin 1918-1922 yıllarına ait hayat faslının bir iki hatırasını şöyle anlatır: (Özetini ve mealini alıyoruz)

“Bediüzzaman’la ilk görüşmemiz, Sultan Eyyüp’deki Sokullu medresesinde oldu. Ondan önce de, bir ay, her akşam dayım Van meb’usu Seyyid Taha Efendi’nin evine gelir, beraber yatarlardı. Birbirlerini çok severlerdi. Sonra Sokullu Medresesi’ne gidip bir ay beraber oturduk. Daha sonra, İd-ris-i Bitlisî’nin köşküne gittik. Sonra da türbenin yanındaki odada kaldık. Daha sonraları, Dar’ül-Hikmet’e geçtiği sıralarda Reşadiye otelinde kalmaya başladı. Bundan sonra da, Vezneciler’de bir eve yerleşti. Biz kendisiyle ya Bayezid Camii’nde, yahut şehzadebaşı’nda, çayhanede buluşurduk. Bilâhare

Yükleniyor...