4- Necmeddin Şahiner’in Son şahidler kitabının birinci cildi sh. 236’da, Erzincan’ın ilk devre Milletvekillerinden Hüseyin Aksu Bey’den naklettiğine göre, bu zâtın Üstâd’la Kastamonu’da görüşmesinde, Üstâd Hazretleri kendisinden nesebini sormuş, O da “Asıllarının Zeynel-Abidin Hazretlerine dayandığını söylemiş” Bu defa o da Üstâd’ın nesebini sorması üzerine “Benim annem Nûriye evlâd-ı Resuldendir. Hazret-i Hüseyine dayanmaktadır. Babam ise, oranın yerlisidir” demiştir.



5- Eskişehirli saatçı Muhyiddin Yürüten: Halis bir Nûr talebesi olan bu zât, Salih Özcan’ın Seyyidliği mevzûunda, Üstâd Hazretleri’nin şu rivayetini nakleder: “Ziyaretlerimden birisinde, Üstâd’ın yanında Salih Özcan da bulunuyordu. Üstâd ona: “Kardeşim, sen hakiki Seyyidsin, Nûriye de Seyyid, Mirza da Seyyiddir” dedi.”(3)

RİSALE-İ NUR’DA BU MES’ELE



şimdi Hazret-i Üstâd’ın ve Nûr talebelerinin bu mevzu’da, Risalelere geçmiş yazılı beyânlarına da bir göz atalım:



1- Muhâkemât eseri Sh. 38’de Hazret-i Üstâd: “Nasılki Seyyid olmayan, Seyyidim; ve Seyyid olan, değilim dese, duhûl ve hurûc haram olduğu gibi... “



2- Osmanlıca şualar Sh. -287’de, Denizli hadisesi birinci ehl-i vukufu “Eğer Said Mehdiliğini ortaya atsa, talebelerine kabul ettirecek.:” diye yazmaları üzerine, Hazret-i Üstâd mahkemede verdiği cevabta: “Ben Seyyid değilim. Mehdi ise, Âl-i Beyt-i Nebevî’den olacak..“ diye cevap verdi.



3- Afyon Mahkemesi müdafaası Osmanlıca Sh. 78 “... Hatta Denizli’de Ehl-i vukûf: “Eğer Said Mehdiliğini ortaya atsa, bütün şakirdleri kabul edecek” dediklerine mukabil, Said, i’tiraznâmesinde demiş ki: “Ben Seyyid değilim. Mehdi Seyyid olacak:” diye onları reddetmiş. Yoksa ben Seyyid olmadığım gibi, hiçbir vakit böyle haddimden yüz derece ziyade hallerde bulunmamışım. “

Yükleniyor...