KUVA-YI MiLLÎYE’Yi DESTEKLEMESi
Yine aynı günlerde Üstâd Bediüzzaman’ın Kuvay-ı Milliye’yi destekleyen ve İngilizin sinsi siyasetinin aleyhine olan yazılarından birisinde de; cerbezenin hal-i hazır fikirlerde nasıl bir te'sir icra ettiğini beyan sadedinde şöyle demektedir:
“...Bak o seyyiedir ki; Ararat Dağı kadar bize zulüm ve tahkir eden ecnebî bir devleti, ne safsatalı bahanelerle (bilmem hangi tarihte Kırım’da bize yardım etmiş) gibi yavelerle, bize dost olabilecek sûrette gösteriyorlar.. Hem Süphan dağı kadar İslâmiyet’in izzet ve şerefine çalışan güruh-u mücahidini âcib bahanelerle en fena derekesine indirip millete düşman gibi gösteriyorlar...”(66)
ESKişEHiR ZAFERi üZERiNE
Yine 1921 yılı Ekim’inde te’lif edip, aynı sene içinde tab’ettirmiş olduğu Lemaat eserinde; 21 Nisan 1921'de gerçekleşen İnönü zaferi üzerine “İslâmiyet, insaniyyette te'min-i müsalemet ve i'lâ-i kelimetullah için cihad ister. Cihad mertebe-i şehadetin merdivenidir.” başlıklı bölümde şöyle der: (Bir kısmını alıyoruz.)
“Alem-i İslâm cihadı, zamanen ikiyüz senelik, mekânen ikiyüz günlük tedâfü'î bir harp ve darb cephesi daima var idi.
En son siper ise, bu yeni senedir hem Eskişehir idi. Zalim kâfirin en son taarruzu da bu cephede hemen kırıldı.
Bu harp, başka harbe benzemez, şu küçücük cephede muvakkat galebesi; hakiki gaddar hasma”(67) zaferi te'min etmez, boşa gider inadı.
şark'ta onun hayatı, şu İslâm kuvvetinin imhay-u mevtindendir, kuvvetimiz hayatı ona müthiş bir mevttir. Zulüm etmez temadî.
İslâm kuvveti ise, nasıl ki dayanmış ise; dayansa, nerede olsa, gaddar hasmın hayatı şark'ta elbette söner, bakî kalır remadı.
İki yüz günlük vasi' bir cephede hem de yedi noktada hasım manen mağluptur.. Yalnız Anadolu cephesinde muvakkat biraz ileri gitti.
Sebepse; aldandık, infiradî siyaseti bilmiyerek takındık,
fermanına mü'minane imtisal etsek, gelir Allah'ın va'di.
Âlem-i İslâm’ın hak ve hürriyetinin istirdadı için biiznillah tedafü'den taarruza geçiyor, belki çok yerlerde geçti.
Yine aynı günlerde Üstâd Bediüzzaman’ın Kuvay-ı Milliye’yi destekleyen ve İngilizin sinsi siyasetinin aleyhine olan yazılarından birisinde de; cerbezenin hal-i hazır fikirlerde nasıl bir te'sir icra ettiğini beyan sadedinde şöyle demektedir:
“...Bak o seyyiedir ki; Ararat Dağı kadar bize zulüm ve tahkir eden ecnebî bir devleti, ne safsatalı bahanelerle (bilmem hangi tarihte Kırım’da bize yardım etmiş) gibi yavelerle, bize dost olabilecek sûrette gösteriyorlar.. Hem Süphan dağı kadar İslâmiyet’in izzet ve şerefine çalışan güruh-u mücahidini âcib bahanelerle en fena derekesine indirip millete düşman gibi gösteriyorlar...”(66)
ESKişEHiR ZAFERi üZERiNE
Yine 1921 yılı Ekim’inde te’lif edip, aynı sene içinde tab’ettirmiş olduğu Lemaat eserinde; 21 Nisan 1921'de gerçekleşen İnönü zaferi üzerine “İslâmiyet, insaniyyette te'min-i müsalemet ve i'lâ-i kelimetullah için cihad ister. Cihad mertebe-i şehadetin merdivenidir.” başlıklı bölümde şöyle der: (Bir kısmını alıyoruz.)
“Alem-i İslâm cihadı, zamanen ikiyüz senelik, mekânen ikiyüz günlük tedâfü'î bir harp ve darb cephesi daima var idi.
En son siper ise, bu yeni senedir hem Eskişehir idi. Zalim kâfirin en son taarruzu da bu cephede hemen kırıldı.
Bu harp, başka harbe benzemez, şu küçücük cephede muvakkat galebesi; hakiki gaddar hasma”(67) zaferi te'min etmez, boşa gider inadı.
şark'ta onun hayatı, şu İslâm kuvvetinin imhay-u mevtindendir, kuvvetimiz hayatı ona müthiş bir mevttir. Zulüm etmez temadî.
İslâm kuvveti ise, nasıl ki dayanmış ise; dayansa, nerede olsa, gaddar hasmın hayatı şark'ta elbette söner, bakî kalır remadı.
İki yüz günlük vasi' bir cephede hem de yedi noktada hasım manen mağluptur.. Yalnız Anadolu cephesinde muvakkat biraz ileri gitti.
Sebepse; aldandık, infiradî siyaseti bilmiyerek takındık,
fermanına mü'minane imtisal etsek, gelir Allah'ın va'di.
Âlem-i İslâm’ın hak ve hürriyetinin istirdadı için biiznillah tedafü'den taarruza geçiyor, belki çok yerlerde geçti.
Yükleniyor...