BEDİÜZZAMAN SAİD-İ NURSİ’NİN SEYYİDLİĞİ
(Not: Gelecek tahlilimiz, yalnız zahire göredir. Nefsül-emri isbat değildir. Maddi tarih ve zevahire göre yazılan bir şeye itiraz edilmez ve edilmemeli.)
Bu mes’elede şahsî kanaatimiz ise, Hazret-i Üstâd’ın nesebi Seyyid olduğu yönündedir. Çünki, bu Zâtta görülen ve tecelli eden acîb harika zekâ, fevkalâde olan azm ve çok metin sarsılmaz cihad ruhu, îmân ve İslâm’ın umum mes’elelerini halleden, hakikat meydanında ispat eden harikulâde ilmî kabiliyet, maneviyat, esrâr ve kerametler bunu öyle gösteriyor.
Tâhlilin sonunda bu kanaatimizin sebebinin başka yönleri de izah edilecektir. Amma buna rağmen tahlil, maddî ve zahirî hale göre yürütülecektir.
MUKADDEME
Seyyidlik, dünyada en şerefli bir nesebdir. Hiçbir sülâle ve neseb ona ulaşmaz. Üstâd Hazretleri’nin bu mübarek ve namdar nûrani silsileye maddeten de mensubiyetini bütün kalbimizle isteriz. Ancak gelecek tahlillerde görüleceği üzere, Üstâd’ın şecere ve silsile bakımından Seyyid olduğunu gösteren kat’i bir delil elimizde bulunmamaktadır.
Bazı tarihçilerin beyânlarına göre; Emevî ve Abbasî Halifelerinden bir kısmının İslâm’a uymayan bazı hareketlerine karşı ayaklanan başta İmam-ı Zeyd, Seyyidler ailesi, büyük zulüm ve katliamlarına ma’ruz kalınca, bir çok Seyyid ailesi, o zamanın tabiriyle “Kürdistan” dağlarına tahassun etmişlerdir. Hicret eden Seyyid ailesinin yüz tane ev olduğunu farzetsek; bunlardan bir kısmı İran’a, hatta Semerkand ve Buhara’ya kadar uzanmışlar.. Bir kısmı da şark vilayetlerinin belli bölgelerine yerleşmişler. şark’a yerleşen ve tâ o zamandan beri hürmetle karşılanan belli başlı Seyyid aileleri hâlen mevcuttur. Meselâ Hakkâri’nin, Arvasiler; Mardin’in, Ahmedîler; yine Hakkâri’nin, Nehrîler; Muş’un; Cukreşîler ve Urfa Viranşehir’in Ebu-l-Kâsimîler vesaire o zamandan tâ şimdiye kadar Seyyid olarak bilinmekte ve hâlen de hürmet görmektedirler. Az ilerde bu mevzuya tekrar dönmek üzere, hemen kaydedelim ki; Bediüzzaman Hazretleri’nin belli olan bu mezkür ailelerden herhangi birisine neseben mensup olduğuna dair elimizde hiçbir maddî delil yoktur. Fakat buna karşılık, Seyyidliğine dair Üstâd’dan menkul mühim bazı rivayetler vardır. Burada bu rivayetleri kaydettikten sonra, bir tahlil ve mukayese yapacağız.
(Not: Gelecek tahlilimiz, yalnız zahire göredir. Nefsül-emri isbat değildir. Maddi tarih ve zevahire göre yazılan bir şeye itiraz edilmez ve edilmemeli.)
Bu mes’elede şahsî kanaatimiz ise, Hazret-i Üstâd’ın nesebi Seyyid olduğu yönündedir. Çünki, bu Zâtta görülen ve tecelli eden acîb harika zekâ, fevkalâde olan azm ve çok metin sarsılmaz cihad ruhu, îmân ve İslâm’ın umum mes’elelerini halleden, hakikat meydanında ispat eden harikulâde ilmî kabiliyet, maneviyat, esrâr ve kerametler bunu öyle gösteriyor.
Tâhlilin sonunda bu kanaatimizin sebebinin başka yönleri de izah edilecektir. Amma buna rağmen tahlil, maddî ve zahirî hale göre yürütülecektir.
MUKADDEME
Seyyidlik, dünyada en şerefli bir nesebdir. Hiçbir sülâle ve neseb ona ulaşmaz. Üstâd Hazretleri’nin bu mübarek ve namdar nûrani silsileye maddeten de mensubiyetini bütün kalbimizle isteriz. Ancak gelecek tahlillerde görüleceği üzere, Üstâd’ın şecere ve silsile bakımından Seyyid olduğunu gösteren kat’i bir delil elimizde bulunmamaktadır.
Bazı tarihçilerin beyânlarına göre; Emevî ve Abbasî Halifelerinden bir kısmının İslâm’a uymayan bazı hareketlerine karşı ayaklanan başta İmam-ı Zeyd, Seyyidler ailesi, büyük zulüm ve katliamlarına ma’ruz kalınca, bir çok Seyyid ailesi, o zamanın tabiriyle “Kürdistan” dağlarına tahassun etmişlerdir. Hicret eden Seyyid ailesinin yüz tane ev olduğunu farzetsek; bunlardan bir kısmı İran’a, hatta Semerkand ve Buhara’ya kadar uzanmışlar.. Bir kısmı da şark vilayetlerinin belli bölgelerine yerleşmişler. şark’a yerleşen ve tâ o zamandan beri hürmetle karşılanan belli başlı Seyyid aileleri hâlen mevcuttur. Meselâ Hakkâri’nin, Arvasiler; Mardin’in, Ahmedîler; yine Hakkâri’nin, Nehrîler; Muş’un; Cukreşîler ve Urfa Viranşehir’in Ebu-l-Kâsimîler vesaire o zamandan tâ şimdiye kadar Seyyid olarak bilinmekte ve hâlen de hürmet görmektedirler. Az ilerde bu mevzuya tekrar dönmek üzere, hemen kaydedelim ki; Bediüzzaman Hazretleri’nin belli olan bu mezkür ailelerden herhangi birisine neseben mensup olduğuna dair elimizde hiçbir maddî delil yoktur. Fakat buna karşılık, Seyyidliğine dair Üstâd’dan menkul mühim bazı rivayetler vardır. Burada bu rivayetleri kaydettikten sonra, bir tahlil ve mukayese yapacağız.
Yükleniyor...