Lûgat-ı Remzî’nin bu izahına göre: “Kumre” ile “Al” kelimeleri birleştirilerek “kumre-al” olmuştur. Sonra da “kumral” terkibine dönüşmüştür. Öyle ise, aslı Türkçe değildir. Kumre Arapça, “Al” da Farsçadır. “Burhan-ı Kâti’ Farisi lûgat kitabına da bakılabilir.

Kamus-u Türkî de ise: Komral şeklinde almıştır. Ve “koyu sarı, açık kestane rengi”, demiş ve “komri” veya konri”den müştak olması muhtemeldir diye eklemiş.

İşte buna göre: “Kumri” veya sonra da Türkçeleşince “komri” aslı Arapça olduğu halde, Kürd lisanında bu kelimenin hiç kullanılmadığını Üstâd’a atf ederek ileri süren Sayın Kutay Bey, kelimenin sadece Türkçe olduğu şeklinde mânâ vermiş.. fakat kelimenin aslı Arapça ve Farsçanın bir terkibi olduğu ve Üstâd Bediüzzaman’ın Arabî ve Farisî bütün kelimeleri zihninde ‘ cem’eden bir insan olduğundan habersiz olduğunu ortaya koymakla birlikte, bu kelimenin bugün dahi Doğu vilayetlerimizde hem isim, hem renk için çok kullanıldığını ve bu terkibli kelimenin muharreffi olan “Kumral”dan “kule” veya “kuli” şeklinde de kullanıldığını görmek mümkündür. Hatta “Kuli-han” ismi de vardır. Binâenaleyh’ Hamdullah Suphî Tanrıöver’den naklen Üstâd’a atfedilen işbu rivayetin de muallel olduğu anlaşıldı.

Yükleniyor...