İşte mes'elenin hakikati bu iken, kırk sene evvel bu mes'ele yazılmış ve neşredilmiş, kimse ilişmemiş ve muhakemelerde beraatler görmüştür.
şimdi hasta olduğum için, müdde-i umumî ifademi almaya yanıma geldi ve dedi ki: “Urfa'da ehl-i vukuf Hutbe-i şamiye’nin zeylindeki vecizelerden, “sosyalistlik Garbî medeniyetlere müreccahtır” diye olan kelimesine bolşevikliğin lehinde bir propaganda yapılıyor” demiş.
Bolşeviklik ayrı, sosyalistlik ayrıdır. Sosyalist Alman nerede? Komünist Rus nerede? Hem bu kadar mânâsız, kırk küsür sene evvel yazılan bir meseleden dolayı Nur’un Urfa'daki üç kahraman talebesini hapsettiler.
Böyle vukufsuz ehl-i vukufun yanlış raporlarıyla Nur’un kahraman fedailerine ilişmek, bence Rus hesabına bir propagandadır(48) veya Rus hesabına propagandaya alet olmuşlardır ki, Kur’ânın hakâikiyle Komünist Rus'a karşı cephe alan ve tam mücadele eden din fedailerine ilişiyorlar.(49)
Said Nursî”
Bu meseleyi, şimdilik Hz.Üstâd’ın üstteki izahı ile iktifa ediyor, bu kadarıyla bırakıyoruz ve başka hizmet ve meselelere geçiyoruz
YANLIş FETVAYA KARşI
Yine 7 Mart 1920'ler de İstanbul'u işgal eden İngilizlerin baskısı veya aldatmacalarıyla; şeyh-ül İslâmlık’tan, Anadolu'da müstevli kuvvetlere karşı koyan Kuvay-i Milliye mücahitleri aleyhinde çıkartılan fetvanın mahiyeti hakkında Bediüzzaman'a da sorulmuş, o da bu fetvayı şeriat ve din ilmi ölçüleri içerisinde tahlil etmiş ve aşağıdaki şekilde cevablandırmıştır. Sual ve cevabı beraber alıyoruz:
“Sual: Anadolu aleyhinde çıkan fetvaya ne dersin?
Cevab: Fetvay-ı mahz değil ki; i'tizar edilsin.(50) Belki kazayı tazammun eden bir fetvadır. Çünki fetvanın kazadan farkı: Mevzuu âmm’dır, gayr-ı muayyendir. Hem mulzim değil... Kaza ise, muayyen ve mulzimdir.
şu fetva ise, hem muayyendir; kim nazar etse, bizzarure muradı anlar. Hem mulzim olmuştur, çünki avam-ı müslimini onların aleyhinde sevk etmekte esbâbın en ahiridir.
Madem ki, şu fetva kazayı tazammun ediyor.. kazada iki hasmı dinletmek zarurîdir. Anadolu'da söylettirilmeliydi. Netice-i müddeiyyatlarını aleyhlerinde olan davalarla; siyasiyyun ve ulemâdan bir hey'et tarafından maslahat-ı İslâmiye noktasında muhakeme edildikten sonra, fetva verilebilirdi...
şimdi hasta olduğum için, müdde-i umumî ifademi almaya yanıma geldi ve dedi ki: “Urfa'da ehl-i vukuf Hutbe-i şamiye’nin zeylindeki vecizelerden, “sosyalistlik Garbî medeniyetlere müreccahtır” diye olan kelimesine bolşevikliğin lehinde bir propaganda yapılıyor” demiş.
Bolşeviklik ayrı, sosyalistlik ayrıdır. Sosyalist Alman nerede? Komünist Rus nerede? Hem bu kadar mânâsız, kırk küsür sene evvel yazılan bir meseleden dolayı Nur’un Urfa'daki üç kahraman talebesini hapsettiler.
Böyle vukufsuz ehl-i vukufun yanlış raporlarıyla Nur’un kahraman fedailerine ilişmek, bence Rus hesabına bir propagandadır(48) veya Rus hesabına propagandaya alet olmuşlardır ki, Kur’ânın hakâikiyle Komünist Rus'a karşı cephe alan ve tam mücadele eden din fedailerine ilişiyorlar.(49)
Said Nursî”
Bu meseleyi, şimdilik Hz.Üstâd’ın üstteki izahı ile iktifa ediyor, bu kadarıyla bırakıyoruz ve başka hizmet ve meselelere geçiyoruz
YANLIş FETVAYA KARşI
Yine 7 Mart 1920'ler de İstanbul'u işgal eden İngilizlerin baskısı veya aldatmacalarıyla; şeyh-ül İslâmlık’tan, Anadolu'da müstevli kuvvetlere karşı koyan Kuvay-i Milliye mücahitleri aleyhinde çıkartılan fetvanın mahiyeti hakkında Bediüzzaman'a da sorulmuş, o da bu fetvayı şeriat ve din ilmi ölçüleri içerisinde tahlil etmiş ve aşağıdaki şekilde cevablandırmıştır. Sual ve cevabı beraber alıyoruz:
“Sual: Anadolu aleyhinde çıkan fetvaya ne dersin?
Cevab: Fetvay-ı mahz değil ki; i'tizar edilsin.(50) Belki kazayı tazammun eden bir fetvadır. Çünki fetvanın kazadan farkı: Mevzuu âmm’dır, gayr-ı muayyendir. Hem mulzim değil... Kaza ise, muayyen ve mulzimdir.
şu fetva ise, hem muayyendir; kim nazar etse, bizzarure muradı anlar. Hem mulzim olmuştur, çünki avam-ı müslimini onların aleyhinde sevk etmekte esbâbın en ahiridir.
Madem ki, şu fetva kazayı tazammun ediyor.. kazada iki hasmı dinletmek zarurîdir. Anadolu'da söylettirilmeliydi. Netice-i müddeiyyatlarını aleyhlerinde olan davalarla; siyasiyyun ve ulemâdan bir hey'et tarafından maslahat-ı İslâmiye noktasında muhakeme edildikten sonra, fetva verilebilirdi...
Yükleniyor...