olan paşalarının her yaptığı işleri, her icraatları; yukardaki metoda göre dine ve şeriat’e mal edildiği ve dinden geldiğinin zannını verdiği için; yükselen itiraz sesleri ve hücum okları, doğrudan doğruya İslâm dinine ve şeriati’ne gelmişti ve gelmekteydi. O ise, Sultan Abdülhamid’in Hilâfeti o şekilde muhafaza edilebilir gibi yanlış bir zehaba kapılma neticesinde kendini göstermişti. Sultan Abdülhamid gibi hem hilafeti hem de saltanatı temsil eden bir zatın namına yapılan icraatında, mezkûr hatalar sonucu olarak, yani, dinin siyaset aleti olması neticesi, o hücumlar ve o zararlar şeriat’a gelirse, acaba şimdiki siyasetçilerin bazılarının böyle mal-ı umumî olan dini, menfi bir tarzda alet ederek kendilerine has bir mal saymalarıyla, dolayısıyla siyasetlerine alet ittihaz ederek, hareket edenlerin ve bu yolda bu şekil fetva vererek, husûle getirecekleri neticeden istifade edecek olanların; olsa olsa ancak İslâm’ın can damarını kesmek isteyen gaddar düşmanların bir oyunudur diyor.

Başka Sualler

Yine Bediüzzaman Hazretleri Rü’yada Bir Hitabe başlıklı yazısındaki hadise-i ruhaniyede muhatap olup, hitapta bulunduğu ma'nevî ve misalî meclisten sonra, gittiği dünyevîler meclisinde, kendisine tevcih edilen sualleri cevablandırmakta devam ediyordu. Sualin birisi de şöyle idi:

“Dediler: İttihad'a (İttihad ve Terakki Cemiyeti’ne) şedit bir muarız idin, neden şimdi sükût ediyorsun?

Dedim: Düşmanların onlara şiddet-i hücumundan... Düşmanın hedef-i hücumu olan onların hasenesi olan azm ve sebattır.. Ve İslâmiyet düşmanına vasıta-ı tesmim olmaktan ferağatidir.

Bence yol ikidir, mizanın iki kefesi gibi... Birinin hiffeti, ötekinin sıkletine geçer. Ben tokadımı Antiranik ile beraber Enver'e.. Ve Venizelos ile beraber Said Halim'e vurmam. Nazarımda vuran da sefildir”

İşte, Hazret-i Bediüzzaman'ın bu cevabında da yine Müslümanlara ebedî rehber olacak ölçüler vardır ki; kendi memleketinde ve memleketinin mes'eleIerinde, siyaset ve idareyi elinde tutan bir grup insana -dinine, tarihine, an'anesine ihanet ve hainlik olmamak kaydıyla- bazı yanlışlıklarından, idarî ve siyasî hatalarından ötürü muârız olmuşsa da, şiddetle karşı çıkmışsa da, fakat şimdi memleket ve milleti kökünden zehirleyen ve mahvetmek isteyen din, ırz ve mukaddesat düşmanları olan ecnebî istilâcı kuvvetlerinin; bütün azgın hücumlarını, memleketi idare etmiş hamiyetkâr, milliyetperver insanlarına yöneltip yüklendiği bir zamanda; ben de düşmanın saflarına iltihak edercesine itiraz edip yere batırsam, elbette düşmanın ekmeğine yağ sürmüş ve yardım etmiş olurum.


Yükleniyor...