Eğer kavî'nin karşısına siper etse, himayet damarını tahrik etmeye bedel, hiddetini celbeder. Kur’ân’ı kavî bir hâdimden mahrum bırakmakla, zaif bir elde beraber yere düşerse; O, Kur’ân’ı kendi nefsi için sever demektir.
Evet, dine imale etmek, iltizama teşvik etmek ve vazife-i diniyelerini ihtar etmekle dine hizmet olur. Yoksa “Dinsizsiniz!” dese onları tecavüze sevketmektir”
Görüldüğü gibi, Hazret-i Üstâd şu ahirki iki parağrafta mevzuun neticesini bağlarken, ne kadar ma'kul, ne kadar münasib, ne kadar lütf-u irşad kanununa uygun ve ne kadar din namına yapılacak bir hizmete muvafık ve mutabık bir izah şeklini, belki bir irşad modelini vermektedir. Eğer şimdiki Türkçe ile bu mes'elenin anlatılması icab ederse şöyle olur:
Evet, dine meylettirmek, yani dine karşı eğilmelerini sağlamak ve dinî vecibelerini yapmalarını teşvik etmek, ancak lütf-u irşadla dinî vazifelerini hatırlatmak şeklinde dine hizmet olur. Yoksa dinin irşad metoduna tamamen zıt olarak, ceff-el kalem hükmedip, dinsiz olduklarını söylemek ve propaganda ile yaymak, din aleyhtarlarını çoğaltmak demektir. Dolayısıyla karşısındaki insanları kendi partileri ve şahsiyetlerinde dine karşı tecavüze sevk etmektir diyor. Amma ne kadar güzel, ne kadar gerçek, ne kadar doğru ve ne kadar mutabık söylüyor...
Bediüzzaman Hazretleri bu mevzu'un neticesini toparlayıp bağlarken de şunları kaydeder:
“Din dahilde menfî tarzda isti’mal edilmez. Otuz sene Halife olan bir zat, menfî siyaset namına istifade edildi zanniyle, şeriat’a gelen tecavüzü gördünüz. Acaba şimdiki menfî siyasetçilerin fetvalarından istifade edecek kimdir bilir misin? Bence İslâm’ın en şedit hasmıdır ki, hançerini İslâm’ın ciğerine saplamıştır”
Bu paragrafı da anlıyabildiğim kadarıyla şimdiki Türkçe ile açıklamak isterim. şöyle ki, diyor:
Bir İslâm ülkesi içinde, din bir siyaset aleti olarak birbirlerine karşı isti’mal edilmemeli ve edilmez. Otuz sene halifelik yapan Merhum Sultan Abdülhamid’in idaresi altında yürütülen iş ve icraatlara, en ufak bir itiraz eden, dine karşı gelmiş şeklinde muahaze edilerek ilan edilirdi. Öylesi bir metodla hükûmet siyaseti ve icraatı hesabına faydalar elde ediliyor zannedilerek hareket edilmekteydi. Halbuki beri tarafta, dinin asliyetini bilmiyen bazı kimseler, daha doğrusu başta ecnebiler; “Eğer din ve İslâm şeriatı böyle ise, İslâm dini istibdada ve zulme müsaid bir dindir.” şeklinde müthiş i'tirazlar ve hücumlar dine gelmişti. Zira Sultan Abdülhamid’in hükûmet idarecileri
Evet, dine imale etmek, iltizama teşvik etmek ve vazife-i diniyelerini ihtar etmekle dine hizmet olur. Yoksa “Dinsizsiniz!” dese onları tecavüze sevketmektir”
Görüldüğü gibi, Hazret-i Üstâd şu ahirki iki parağrafta mevzuun neticesini bağlarken, ne kadar ma'kul, ne kadar münasib, ne kadar lütf-u irşad kanununa uygun ve ne kadar din namına yapılacak bir hizmete muvafık ve mutabık bir izah şeklini, belki bir irşad modelini vermektedir. Eğer şimdiki Türkçe ile bu mes'elenin anlatılması icab ederse şöyle olur:
Evet, dine meylettirmek, yani dine karşı eğilmelerini sağlamak ve dinî vecibelerini yapmalarını teşvik etmek, ancak lütf-u irşadla dinî vazifelerini hatırlatmak şeklinde dine hizmet olur. Yoksa dinin irşad metoduna tamamen zıt olarak, ceff-el kalem hükmedip, dinsiz olduklarını söylemek ve propaganda ile yaymak, din aleyhtarlarını çoğaltmak demektir. Dolayısıyla karşısındaki insanları kendi partileri ve şahsiyetlerinde dine karşı tecavüze sevk etmektir diyor. Amma ne kadar güzel, ne kadar gerçek, ne kadar doğru ve ne kadar mutabık söylüyor...
Bediüzzaman Hazretleri bu mevzu'un neticesini toparlayıp bağlarken de şunları kaydeder:
“Din dahilde menfî tarzda isti’mal edilmez. Otuz sene Halife olan bir zat, menfî siyaset namına istifade edildi zanniyle, şeriat’a gelen tecavüzü gördünüz. Acaba şimdiki menfî siyasetçilerin fetvalarından istifade edecek kimdir bilir misin? Bence İslâm’ın en şedit hasmıdır ki, hançerini İslâm’ın ciğerine saplamıştır”
Bu paragrafı da anlıyabildiğim kadarıyla şimdiki Türkçe ile açıklamak isterim. şöyle ki, diyor:
Bir İslâm ülkesi içinde, din bir siyaset aleti olarak birbirlerine karşı isti’mal edilmemeli ve edilmez. Otuz sene halifelik yapan Merhum Sultan Abdülhamid’in idaresi altında yürütülen iş ve icraatlara, en ufak bir itiraz eden, dine karşı gelmiş şeklinde muahaze edilerek ilan edilirdi. Öylesi bir metodla hükûmet siyaseti ve icraatı hesabına faydalar elde ediliyor zannedilerek hareket edilmekteydi. Halbuki beri tarafta, dinin asliyetini bilmiyen bazı kimseler, daha doğrusu başta ecnebiler; “Eğer din ve İslâm şeriatı böyle ise, İslâm dini istibdada ve zulme müsaid bir dindir.” şeklinde müthiş i'tirazlar ve hücumlar dine gelmişti. Zira Sultan Abdülhamid’in hükûmet idarecileri
Yükleniyor...