devairin ruesası ile beraber şûranın a'za-i tabiiyesi addetmek ve hariçteki âlem-i İslâm’dan şimdilik onbeş-yirmi kadar İslâm’ın dinen, ahlâken itimadını kazanmış müntehab ulemâsını celbeylemek; bu mes'ele-i uzmanın esasını teşkil eder. Vehham olmamalıyız, korkmakla din rüşvet verilmez. Dinin zaafiyeti bahanesine olan müzahraf medeniyete lâ'net!.. Havf ve zaaf, te'sirat-ı hariciyeyi teşci' eder. Muhakkak maslahat mevhum mazarrata feda edilmez. (38)
İslâm’IN MUKADDERATI
Yine 1919 senesi içinde, İslâm’ın mukadderatıyla çok alâkadar, belki mukadderatının haritası ve proğramı olacak “Rü’yada Bir Hitabe” unvanı altında, misal aleminde cereyan etmiş bir vakıay-i ruhaniyeyi ana çizgileriyle kaleme almış olan Bediüzzaman Hazretleri mezkûr vakıayı şöyle anlatmaktadır:
Rü’yada Bir Hitabe
(Meali ve hatırda kalan elfazı aynendir.)
335 senesi (1919) Eylülü’nde, dehrin hadisatının verdiği yeis ile şiddetle muztarip idim. şu kesif zulmet içinde bir nur arıyordum. Ma'nen rü'ya olan yakazada bulamadım. Hakikaten yakaza olan rü'yay-ı sadıkada bir ziya gördüm. Tafsilatı terk ile, yalnız bana söylettirilmiş noktaları kaydedeceğim. şöyle ki:
Bir cuma gecesinde, nevm ile âlem-i misale girdim. Biri geldi, dedi: “Mukadderat-ı İslâm için teşekkül eden bir meclis-i muhteşem seni istiyor.”
Gittim, gördüm ki; münevver, emsalini dünyada görmediğim selef-i salihinden ve a'sarın meb'uslarından her asrın meb'usları içinde bulunur bir meclis gördüm. Hicap ettim, kapıda durdum.
Onlardan bir zat dedi ki: “Ey felâket, helâket asrının adamı! Senin de re'yin var, fikrini beyan et!”
Ayakta durup dedim: Sorun cevab vereyim.
Biri dedi: “Bu mağlubiyetin neticesi ne olacak? Galibiyette ne olurdu?”
Dedim: Musibet şerr-i mahz olmadığı için, bazen saadette felâket olduğu gibi, felaketten dahi saadet çıkar. Eskidenberi İ’lâ-yı Kelimetullah
İslâm’IN MUKADDERATI
Yine 1919 senesi içinde, İslâm’ın mukadderatıyla çok alâkadar, belki mukadderatının haritası ve proğramı olacak “Rü’yada Bir Hitabe” unvanı altında, misal aleminde cereyan etmiş bir vakıay-i ruhaniyeyi ana çizgileriyle kaleme almış olan Bediüzzaman Hazretleri mezkûr vakıayı şöyle anlatmaktadır:
Rü’yada Bir Hitabe
(Meali ve hatırda kalan elfazı aynendir.)
335 senesi (1919) Eylülü’nde, dehrin hadisatının verdiği yeis ile şiddetle muztarip idim. şu kesif zulmet içinde bir nur arıyordum. Ma'nen rü'ya olan yakazada bulamadım. Hakikaten yakaza olan rü'yay-ı sadıkada bir ziya gördüm. Tafsilatı terk ile, yalnız bana söylettirilmiş noktaları kaydedeceğim. şöyle ki:
Bir cuma gecesinde, nevm ile âlem-i misale girdim. Biri geldi, dedi: “Mukadderat-ı İslâm için teşekkül eden bir meclis-i muhteşem seni istiyor.”
Gittim, gördüm ki; münevver, emsalini dünyada görmediğim selef-i salihinden ve a'sarın meb'uslarından her asrın meb'usları içinde bulunur bir meclis gördüm. Hicap ettim, kapıda durdum.
Onlardan bir zat dedi ki: “Ey felâket, helâket asrının adamı! Senin de re'yin var, fikrini beyan et!”
Ayakta durup dedim: Sorun cevab vereyim.
Biri dedi: “Bu mağlubiyetin neticesi ne olacak? Galibiyette ne olurdu?”
Dedim: Musibet şerr-i mahz olmadığı için, bazen saadette felâket olduğu gibi, felaketten dahi saadet çıkar. Eskidenberi İ’lâ-yı Kelimetullah
Yükleniyor...