“Bundan yirmibeş sene kadar evvel, İstanbul boğazındaki Yuşa' tepesinde dünyanın terkine karar verdiğim bir zamanda, bir kısım mühim dostlarım beni dünyaya, eski vaziyetime döndürmek için yanıma geldiler. Dedim: Yarına kadar beni bırakınız, istihare edeyim. Sabahleyin kalbime bu iki levha hutur etti, şi're benzer, fakat şiir değildir. O mübarek hatıranın hatırı için ilişmedim, geldiği gibi muhafaza edildi...”(33)

Birinci LEVHA

(Ehl-i gaflet dünyasının hakikatini tasvir eder levhadır.)

Beni dünyaya çağırma Ona geldim fena gördüm.

Dema gaflet hicab oldu Ve Nur-u Hakk nihan gördüm.

Bütün eşya-u mevcudat Birer fanî muzır gördüm.

Vücud desen onu giydim Âh ademdi çok belâ gördüm.

Hayat desen onu tatdım Azap ender azap gördüm.

Akıl ayn-ı ikab oldu Bekayı bir belâ gördüm.

Ömür ayn-ı heva oldu Kemal ayn-ı heba gördüm.

Amel ayn-ı riya oldu Emel ayn-ı elem gördüm.

Visal, nefs-i zeval oldu Devayı ayn-ı da' gördüm.

Bu envâr zülûmat oldu Bu ahbabı yetim gördüm.

Bu savtlar na’y-ı mevt oldu Bu ahyayı mevat gördüm.

Ulûm evhama kalb oldu Hikemde bin sekam gördüm.

Lezzet ayn-ı elem oldu Vücudda bin adem gördüm.

Habib desen onu buldum Ah firakta çok elem gördüm.

İkinci LEVHA

(Ehl-i hidayet ve huzurun hakikat-i dünyalarına işaret eder levhadır)

Dema gaflet zeval buldu Ve Nur-u Hak a'yan gördüm.

Vücud bürhan-ı zat oldu Hayat mir'at-ı Haktır gör.

Akıl miftah-ı kenz oldu Fena bab-ı bekadır gör.

Kemalin lem'ası söndü Fakat şems-i Cemal var gör.

Zeval ayn-ı visal oldu Elem ayn-ı lezzettir gör.

Ömür nefs-i amel oldu Ebed ayn-ı ömürdür gör.

Zalâm zarf-ı ziya oldu Bu mevtte hak hayat var gör.

Bütün eşya enis oldu Bütün asvat zikirdir gör.

Bütün zerrat-ı mevcudat Birer zâkir, müsebbih gör.

Fakrı kenz-i gına buldum Aczde tam kuvvet var gör.

 /  
745
Yükleniyor...