Bir sene sonra da, yani 1920'nin ortalarında veya bazı emarelerle sonbaharında Sarıyer'deki ilk uzlet ve halvethanesine çekilme hadisesi olmuştur. Bundan bir küsur sene sonra da, Yuşa' tepesindeki inzivaya çekilmiş ve bundan sonra, artık Dar’ül Hikmet'teki vazifesine, (maddî hiç bir fonksiyonu kalmadığından) devam etmemiştir.

YİNE YUşA'

Yuşa' tepesindeki inzivasının halet-i ruhiyesini tasvir eden Yirmi Altıncı Lem'anın Beşinci Ricası’nın bir bölümünü buraya kaydediyoruz:

“...Bir zaman ihtiyarlığımın mebdeinde bir inziva arzusu ile İstanbul'un Boğaz tarafının Yuşa' tepesinde yalnızlıkla ruhum bir istirahat aradı. Birgün o yüksek tepede daire-i ufka, etrafa baktım. Gayet hazin ve rikkatli bir levha-i zeval ve firakı ihtiyarlığın ihtarı ile aldım. şecere-i ömrümün kırkbeşinci senesi olan kırkbeşinci dalındaki yüksek makamından, ta hayatımın aşağı tabakalarına nazar gezdirdim, gördüm ki: O aşağıda, her bir dalında, her bir senenin zarfında sevdiklerimden ve alâkadarlarımdan ve tanıştıklarımdan hadsiz cenazeler var.. ve o firak ve iftiraktan gayet rikkatli bir manevî teessürat içinde Fuzulî-i Bağdadî gibi müfarakat eden dostları düşünerek enin edip:

“Vaslını yâd eyledikçe ağlarım,

Ta nefes var ise kuru cismimde feryad eylerim.”

diyerek bir teselli, bir nur, bir rica kapısını aradım. Birden ahirete imân nuru imdada yetişti. Hiç sönmez bir nur, hiç kırılmaz bir rica verdi..." diyor ve ihtiyarlıktaki elim ahvalin muz'iç gamlarına karşı, ahirete imân hakikatinin nasıl bir tiryak olduğunu ispat ediyor.

Başka bir eserinde Yuşa' tepesinde mazhar olduğu imânî hâlâtından şöyle bahsetmektedir:

“Ben on üç sene evvel(31) yüksek bir yer olan Yuşa' tepesinden dünyaya baktım. Birbiri içindeki mevcudât tabakatına ve mehasinine herkes gibi meftun idim. Adeta şedit bir muhabbetle alâkadar idim. Halbuki pek zahir bir surette fena ve zevalde yuvarlanmalarını aklen müşahede ettim. Dehşetli bir elem ve firak, belki hadsiz firaklardan gelen bir zulmet hissettim. Birden ayeti otuzüç mertebesiyle imdada yetişti...”(32)

Yine Yuşa' tepesindeki inzivasının hatıralarından birisini de Onyedinci Söz'ün ahirindeki parçalarında şöyle yâdeder:

Yükleniyor...