Bidayette haline dikkat ediyordum ki, zaruretten başka kendisine masraf yapmıyordu.

“Maişetçe neden bu kadar fena yaşıyorsun?” diyenlere cevaben derdi :

“Ben Sevad-ı A'zama (Büyük çoğunluk, halk topluluğu) tabi' olmak istiyorum.(9) Sevad-ı A'zam ise, bu kadar tedarik edebilir. Ekalliyet-i müsrifeye (ısrafçı azınlık) tabi olmak istemem.”

Darül-Hikmet’ten aldığı maaştan miktar-ı zarureti ayırdıktan sonra, mütebakisini bana vererek: “Hıfzet!” derdi. Ben de bir sene zarfında fazla kalmış olan parayı amucamın bana olan şefkatine, hem malı istihkar etmesine itimaden, haberi olmadan tamamen sarfettim. Buna muttali' olunca dedi ki:

“Bu para bize helâl değildi. Milletin malı idi. Ne için sarfettin?

Madem ki öyledir, ben de seni harçlık vekilliğinden azl ile,(10) kendimi nasbettim.

Bu hadiseden sonra, ayda bana yirmi banknot vererek, kendisine de onbeş ayırmaya başladı. Kalanını kendisi yanında hıfzetti. Fakat bütün umumî masraflar da onun kendisi için ayırmış olduğu o onbeş banknotundan yapılırdı. Demek ki ayda kendisine on banknot kalmış oluyordu. Fazla kalan paradan yediyüz banknot kadar toplandı.(11)

Bir müddet sonra kalbine gelen hakâikten on iki tane(12) te’lifatını din namına tab’ ettirdi. Biriken mezkur yediyüz banknotu bastırdığı bu kitaplarının tab' masrafına harcadı. Basılan bu kitaplardan bir-iki küçüğü müstesna, diğerlerini meccanen dağıttı.

Yükleniyor...