şemme, şûle risalelerinde olduğu gibi; bilâhare yazdığı Sözler, Lem’alar, Mektubat ve şualar’da da, o dönem hayatında (ayrı ayrı şekilde tezahür eden hâlâtından,) ma'nevî, ilmî ve ruhanî pek büyük inkılaplardan önemle bahsetmektedir. Hususiyle, Onsekizinci Söz’ün ahirinde, Yirmiüçüncü Söz’ün Birinci Makamı’nın İkinci Noktası’nda, yine Yirmiüçüncü Söz’ün İkinci Makamı’nın İkinci ve Üçüncü Noktaları’nda ve Otuzuncu Söz’ün Birinci Maksadı’nın ahirinde ve Mektubat’tan Yirmi Altıncı Mektubu’n Birinci Mebhası’nda, Yirmi Sekizinci Mektub’un Üçüncü Meselesi’nin Üçüncü Noktası’nda, hususan Yirmi Altıncı Lem’a’nın Beşinci Ricası Yedinci Rica, Sekizinci Rica, Onuncu Rica, Onbirinci ve Onüçüncü Ricalarında.. ve hâkeza Arabî Mesnevi’de ve Lemaat’ta ayrı ayrı şekil ve suretlerde hayatının bu faslından ehemmiyetle bahsetmiş, beyan etmiş, tezkir ve tezekkür etmiştir.

Bu itibarla, Bediüzzaman’ın bu hayat faslı çok büyük, çok azametli ,-idrak ve ihatamızın dışında- küllî hakikatlerin inkişaf ve zuhur devresidir diyebiliriz. Aynı zamanda bu devre, Eski Said’le, Yeni Said’in hal ve icraatının biri birinden ayrıldığı bir devredir.

TE’LÎFATI

Üstâd’ın hayatının bu faslında gerçekleşen te’lifatı hakkında, biraderzadesi Merhum Abdurrahman Efendi şu ma'lûmatı vermektedir:

“Amcam Bediüzzaman, bir müddetten beri akıl ile değil, sırf kalb ile mesaile müteveccih oluyor. Kalbine vâzıhan bir şeyler zuhur etse, bana yazdırıyor ve diyor: “İlim odur ki, kalbte yerleşsin. Yalnız akılda olsa insana mal olmuyor.

Hem de diyor: “şu mesail yalnız kavaid-i ilmiye değil, belki vicdanen esas ittihaz ettiğim desatir-i kalbiyemdir.”(5)

Merhum Abdurrahman’ın bu hükmünü te'yid eden Üstâd Bediüzzaman'ın Rumuz Risalesi başındaki şu ifadesidir: “Gariptir ki, bir iki senedir uyanık iken zihnimde bir karanlık oluyor. Bazen nisyan-ı mutlak basar. Alem-i menama girdikçe bir vuzuh geliyor, daha iyi görüyorum...”(6)

Bu ifade ve beyanlardan anlaşılan odur ki: Bediüzzaman Hazretleri bu tarihte artık akliyle, ilmiyle düşünüp de eser yazmıyor. Belki kalbine ışıklanan nurlarla, ilhamlarla eser yazmaya başlamış bulunuyordu. Bu devrede, yani 1918 Temmuzu’ndan, 1923 Mayısı’na kadar te’lif ettiği eserlerinin Arapça ve Türkçesi, büyüklü küçüklü, mecmuu 27 tane eserdir. Bu kitaplardan birisi Merhum Abdurrahman’ın yazdığı Tarihçe-i Hayat’tır. İki tanesi de,


Yükleniyor...