Üstâd’A MAL ETMEYE ÇALIşTIşI HUSUS

Sayın C. Kutay Bediüzzaman'la ilgili yazdığı eserlerinde ona mal etmeye çok çabaladığı bir mevzuu da, en son olarak mukayese ve tahlilden geçirdikten sonra, onunla artık veda' edeceğiz.

Mevzu' şudur: Kendisinin İslâm ahkâmı hakkında çok hatalı tevehhüm edip düşündüğü bir fikrini ve İslâm akidesini esastan sarsacak garip bir düşüncesini Bediüzzaman’a da mal etmek istediğini -Haşa bin kere haşa!- Bediüzzaman’ın da aynı paralelde bir düşünceye sahib olduğunu ileri sürerek, adı geçen kitaplarında sık sık işlemiştir. O da budur: “Zamanın değişmesiyle İslâmî hükümler de değişebilir:” Yani: Haşa ve kellâ, Bediüzzaman da böyle düşünmüş ve fikriyatında bunu böyle tatbik etmiştir gibi?.. Halbuki, belki küfre temas eden ve İslâm akidesinin kudsiyetini sarsan bu fikir rengini Bediüzzaman’a da mal etmeye çalışması bana kalırsa, bütün yazdıkları mübalağa ve mesnedsiz iddialar ve hayalî tahminler, bu dehşetli iddianın yanında hiç kalır.

Evet, Hanefi mezhebi çerçevesindeki İslâm hukuku içinde: “Zamanın tagayyürüyle ahkâm tebeddül eder” şeklinde bir madde vardır. Bu madde, aslında büyük İslâm müctehidlerinin çok önemli bir meseleye unvan olarak kullandıkları bir ıstılâhtır. İslâm hukukunu mütalâa edenlerin malûmudur ki: O maddenin mânâsı, zamanın değişmesiyle herhangi İslâmî bir temel hükmün de değişmesi gibi bir şey söz konusu değildir. Tam tersine İslâm hükümlerinin tatbikatında şiddet ve kuvvet kazandırmak için, ruhsattan azimete geçmek üzere o hükmün; İslâm’ın safvetli asırlarında tatbik şeklinde herhangi bir sû-i isti’mal söz konusu değil iken, takib eden asırlarda bazı sû-i isti’mallerin müşahede edilmesi neticesinde, onu azimetle teşdid etmek ve pürüzsüz tatbik etmek niyet ve gayesiyle ve içtihadın şartları çerçevesinde düzeltmişlerdir.

Bu mevzuya bir misal olarak kaydedilen “Hıyar-ı Rü’yet” mes'elesidir. Yani meselâ bir evi, bir atı, bir tarlayı satın alırken; satıcının sözüne i’timaden, alıcının onu görmeden de satın alabilmesi câiz ve mümkün oluyordu. Ve bu bey', şeriat’a göre uygun bir alış veriş idi. Lâkin zamanın, yani insanların ahlâkî durumları değişmesi neticesinde; İslâm ahkâmının teferruatından olan o hükmün tatbik şeklinde sû-i isti’mallerin müşahede edilmesiyle müctehidler “Hıyar-ı Rü’yet”in geçerliliğini tatbikten kaldırıp, azimet tarafını ihtiyar ettiler. Onun yerine “Mutlak Rü’yet”" hükmünü getirdiler. Yani alıcının satın alacağı şeyi gözüyle görmesinin şartının hükmünü tatbik sahasına koydular. Ve ondan sonra, o alış verişi şer'î ve dürüst saydılar.

Yükleniyor...