ispat ederek ortaya koyduk. şimdi yine burada sayın C. Kutay’ın, Bediüzzaman’ın Rusya’dan firarı ile ilgili ortaya attığı iddialarının başlıcalarına beraber bakalım:
“Rusya'dan dönerken Almanya’ya geldiği, Almanya’nın Başkenti Berlin’e gittiği.. Ve şimdi Doğu Berlin yakasında kalan Aldon otelinde iki ay kaldığı, burada kaldığı müddet zarfında Berlin Üniversitesi’nin laboratuvarlarında incelemelerde bulunduğu.. Bir ara Berlin’den firar eder gibi görünerek İsviçre'ye gittiği ve İsviçre'nin devlet modelini inceleyerek benimseyip kafasına taktığı.. ve bunların ek izahları ve yorumları...”
C. Kutay'ın bu iddiaları onun “Tarih Sohbetleri” ve “Çağımızda Bir Asr-ı Saadet Müslümanı” ve “Aydınlar Konuşuyor” kitaplarında yer almakla kalmayıp, Avukat Bekir Berk’in Türkiye’de Nurculuk Davası ve N. Şahiner'in her baskısında, tashihler gören Bilinmeyen Taraflarıyla Said Nursi kitabı.. ve Safa Mürsel'in “Said Nursi ve Devlet Felsefesi” gibi kitaplara yayıldı ve dağıldı. Ayrıca da bunlara dayanan nice makaleler, seri yazılar ve medhiyeler...
Ama sayın C. Kutay bu iddialarının belgesi olabilecek hiç bir vesika gösteremediği gibi; onu şaşmaz bir merci' ve me'haz kabul eden kimseler de herhangi bir araştırmada bulunmadılar. Ondan geliyorsa, kâfi dediler.
C. Kutay özellikle şu esaretten firar hadisesi hakkında daha önceki hadiselerde olduğu gibi, sadece iki me'hazı göstermektedir:
Bunlardan birisi: Vefat etmiş, muhterem Eşref Sencer Kuşçubaşı’ndan dinledim demesi.
İkincisi: şu, şu tarihlerde Said-i Nursi ile görüştüğümde bana anlattı, demesidir.
Muhterem C. Kutay'ın bu iki rivayet merkezinin birincisini tahlil için imkân yoksa da, ikinci rivayet merkezinin tahlilinden birincinin de sonucu çıkabilir tahmin ediyorum şöyle ki:
Evvela, bu iddialar Bediüzzaman’ın yazdığı eski ve yeni hiç bir eserinde, Lahika mektuplarında ve tarihçelerde yoktur. Bu mevzua dair hiçbir işaret ve alamet, anlatıldığı şekilde bulunmadığı gibi; Üstâd’ın en yakın talebe ve hizmetkârlarının da böyle bir şeyi Üstâdlarından duydukları olmamıştır. Hatta C. Kutay’ın ifadeleriyle: Bediüzzaman’ı 17-27 Nisan 1953 günleri arasında, Emirdağı'nda uzun-uzun ziyaretleri hakkında da hiç kimse şâhidlik yapmamaktadır. Böyle olunca da, vefat etmiş olan Eşref Sencer Kuşçubaşı'ndan edilen rivayetlerin mahiyeti de anlaşılmış oluyor. Ayrıca, anlatılanlar, Üstâd’ın yukarıda kesin tahlili yapılmış kısacık firari seyahatının içine de sığmaz.
“Rusya'dan dönerken Almanya’ya geldiği, Almanya’nın Başkenti Berlin’e gittiği.. Ve şimdi Doğu Berlin yakasında kalan Aldon otelinde iki ay kaldığı, burada kaldığı müddet zarfında Berlin Üniversitesi’nin laboratuvarlarında incelemelerde bulunduğu.. Bir ara Berlin’den firar eder gibi görünerek İsviçre'ye gittiği ve İsviçre'nin devlet modelini inceleyerek benimseyip kafasına taktığı.. ve bunların ek izahları ve yorumları...”
C. Kutay'ın bu iddiaları onun “Tarih Sohbetleri” ve “Çağımızda Bir Asr-ı Saadet Müslümanı” ve “Aydınlar Konuşuyor” kitaplarında yer almakla kalmayıp, Avukat Bekir Berk’in Türkiye’de Nurculuk Davası ve N. Şahiner'in her baskısında, tashihler gören Bilinmeyen Taraflarıyla Said Nursi kitabı.. ve Safa Mürsel'in “Said Nursi ve Devlet Felsefesi” gibi kitaplara yayıldı ve dağıldı. Ayrıca da bunlara dayanan nice makaleler, seri yazılar ve medhiyeler...
Ama sayın C. Kutay bu iddialarının belgesi olabilecek hiç bir vesika gösteremediği gibi; onu şaşmaz bir merci' ve me'haz kabul eden kimseler de herhangi bir araştırmada bulunmadılar. Ondan geliyorsa, kâfi dediler.
C. Kutay özellikle şu esaretten firar hadisesi hakkında daha önceki hadiselerde olduğu gibi, sadece iki me'hazı göstermektedir:
Bunlardan birisi: Vefat etmiş, muhterem Eşref Sencer Kuşçubaşı’ndan dinledim demesi.
İkincisi: şu, şu tarihlerde Said-i Nursi ile görüştüğümde bana anlattı, demesidir.
Muhterem C. Kutay'ın bu iki rivayet merkezinin birincisini tahlil için imkân yoksa da, ikinci rivayet merkezinin tahlilinden birincinin de sonucu çıkabilir tahmin ediyorum şöyle ki:
Evvela, bu iddialar Bediüzzaman’ın yazdığı eski ve yeni hiç bir eserinde, Lahika mektuplarında ve tarihçelerde yoktur. Bu mevzua dair hiçbir işaret ve alamet, anlatıldığı şekilde bulunmadığı gibi; Üstâd’ın en yakın talebe ve hizmetkârlarının da böyle bir şeyi Üstâdlarından duydukları olmamıştır. Hatta C. Kutay’ın ifadeleriyle: Bediüzzaman’ı 17-27 Nisan 1953 günleri arasında, Emirdağı'nda uzun-uzun ziyaretleri hakkında da hiç kimse şâhidlik yapmamaktadır. Böyle olunca da, vefat etmiş olan Eşref Sencer Kuşçubaşı'ndan edilen rivayetlerin mahiyeti de anlaşılmış oluyor. Ayrıca, anlatılanlar, Üstâd’ın yukarıda kesin tahlili yapılmış kısacık firari seyahatının içine de sığmaz.
Yükleniyor...