Sibirya'nın dehşetli kışları oluyordu. Bir gün koğuştan çıkmış, karargâha gidiyordum. Yolda tuvalete çıkmıştım. Sonra elimi kar ile temizlerken kendisiyle karşılaştım. Bana doğru gelerek: “Sakın ellerini bir yere sürme” dedi. Elindeki ibrikle elime su dökmek istedi. Ben çok utandım, mahçup oldum. “Aman efendim ne münasebet..! Beni çok mahçup ettiniz” dedim. Kendisi ise gülerek: “Sen oğlumsun, ellerini uzat” diye iltifat etti.

Esarette boş zamanlarımız da çok olduğu için, her gün Kur’ân’dan yedi cüz okurdum. Üstâd’ın bana karşı iltifatlarını iftiharla kabul ederdim. Bana “Babana mektup yazarsan selâm yaz” derdi.

O zaman ne kadar kuvvetli imânımız vardı. Harplerde ne kadar korkusuzduk. şehitliği canıma minnet bilirdim.

Esaretim yirmi iki ay sürdü. Tekirdağlı bir arkadaşla esaretten kurtulduk ve İstanbul’a geldik. Daha sonraları Bediüzzaman Hazretleri’yle İstanbul'da görüşmemiz nasib oldu. Onun gibi bir zatla birlikte esaret hayatı yaşamak, hayatımın en unutulmaz günleridir. Bu Allah'ın bana bir lütfu ve ihsanı olmuştur.”(300)

2. şahid: Konya’nın Hadım kazasının Bolay köyünden, emekli öğretmen Mustafa Bolay’dır:

Bu zat da Bediüzzaman’ı Sibirya’da esirler kampında görmüş ve hatırasını şöyle anlatmıştır:

“Ben Bediüzzaman'ı Balkan Harbi'nden önce görmüştüm. O zaman İstanbul'da talebe idim. 1911 senesinin Temmuz ayında İstanbul’a gitmiştim. O zaman İstanbul'da onu tanımıyan hemen hemen yok gibiydi.

Sultan Ahmet taraflarında çok bulunurdu. Başında sivri bir külâh, belinde bir hançer, allı yeşilli bir elbisesi vardı. Meşhur Bediüzzaman diye herkes onu bilir ve tanırdı.

Daha sonra, Birinci Cihan Harbi patlayınca, beni Yakacık talimgâhından Kafkasya'ya sevk ettiler. Harpler esnasında Erzincan'ın kuzeyinde Ruslara esir düştüm. Kalçamdan şarabnel yarası almıştım. Nihayet Ruslar bizi Batum'a götürdüler. Batum'da hastanede 85 gün yattım ve tedavi gördüm. Oradan karargâha, sonra da Tiflis’e götürdüler. Tiflis’te de onbeş gün kaldım.

İlk esir olduğum tarih, 22 Temmuz 1916'dır. Beni Volga kenarındaki bir Rus şehri olan Kosturma'ya gönderdiler. Burada Balkan Harbi’nden önce İstanbul'da tanıdığım Bediüzzaman Said-i Nursi’yi ikinci defa Kosturma'da, esarette gördüm. Kendisiyle beraber altı ay kaldım. Orada bir yaz geçirdim. Üsteğmen Ahmet Efendi vardı, kendisine hizmet ediyordu. Bazen


Yükleniyor...