Böylece İbrahim Hakkı Hazretleri’nin torunu sayılan Muhammed Feyyaz Efendi, Üstâd Bediüzzamanla birlikte yaptıkları şu esaret yolculuğu hakkında, Culfa'dan sonraki bölümde bir kesiklik vaki olmuş ve kalmıştır. Bunun sebebi ise, ya bu hatıraların bu bölümü kardeşinin eline geçmemiş, ya da kendisi bu kısmı bazı sebeplerle kaleme almamıştır. Bu zatın devam eden hatıratının (özel mektup ve muhaberat hatıratı) bir iki sahife sonraki kısmında sadece şu kadarcık ifadeye rastlanmaktadır”

“Kırksekiz saat sonra trenle Dağıstan’dan doğru Kosturma’ya nakl edilmiştik” deyip kesmiş, başka birşey yazmamıştır.

Daha sonraki bölümlerde, Kosturma’daki hususi bazı ahvalini kaydetmiş.. Amma Üstâd Bediüzzamanla ilgili herhangi bir şey yazmamıştır.

Eğer “Kırk sekiz saat sonra...” ifadesindeki maksadı, Culfa’dan ayrıldıkları gün murad ise, o takdirde , 15 Rumi Nisan 1332-28; Miladî Nisan 1916 olmuş oluyor. Buna göre, eğer Culfa’dan Kosturma’ya kadar tren yolculuğu bir hafta sürmüş ise, Rumî Nisan 21. 1332 - Miladî Mayıs 5 1916 gününde Kosturma vilayetine varmiş oluyorlardı. Allahu a'lem bissevab.

Bu yolculuk, nihayet Sibirya’nın bir bölgesinde bulunan Kosturma vilâyetine kadar uzanır.. Ve bu vilayetin yakınında bulunan Volga nehrinin kıyısındaki en büyük esirler kampına bırakılırlar.

Bir Not: Bediüzzaman hz.lerinin şu esaret yolculuğu hakkında muhterem kardeşimiz Prof. Dr. Ahmet Akgündüz’ün Başbakanlık-Osmanlı arşivinden bulup çıkarttığı bazı resmî belgeyi, tüm ısrarlı talebimize rağmen bir suretini bize vermemiştir ki bu makama dercedelim!?.

RUS BAşKUMANDANI GELDişiNDE

Bediüzzaman, bu büyük esirler kampında iken ve henüz dağıtım yapılıp Türk subayları ile birlikte bir fabrikanın uzun bir koğuşuna götürülmezden evvel, esirleri teftişe gelen Rus Başkumandanı Nikola-Nikolaviç büyük bir askerî merasimle karşılanır. Bütün esirler ayakta ona karşı "selâm dur" şeklinde kıyam ettikleri halde, Bediüzzaman Hazretleri, meydanda hiç bir şey yokmuşçasına, vaziyetini bozup da, yerinden kımıldamamış. Hatta bir rivayete göre, misvâkinin ucunu açmakla meşgul gibi görünmüş. M. Sungur Ağabey’in Üstâd’dan duyduğu ise şöyle: “Rus kumandanı geldiği vakit, ben oturmuş ve iki elimle bacaklarımı kavramış vaziyette idim. Baktım, iki tarafımdakiler kalkmışlar.” Diye söylemiş. Tabiî kumandanın hemen nazar-ı dikkatini celbetmiş. “Beni herhalde görmediler” diye bir, iki ve üç defa kast-ı mahsusla yanından geçmiş. Fakat Bediüzzaman hiç vaziyetini bozmamış, ehemmiyet vermemiştir.

Yükleniyor...