Bu hatırada Hazret-i Üstâd ile ilgili kısımlar anlatılırken de, bazen uzunca ve saded harici gibi malumatlarda kaydedilmiştir. Biz bu uzun tafsilatın bir kısmını tayy ettik. Ta ki, Hazret-i Üstâd’ın esaret yolculuğu net şekilde görülsün.
Hatıra sahibi Merhum Muhammed Feyyaz İbrahim Hakkıoğlu, Birinci Cihan Harbi başlangıcında, çok genç yaşta iken askere alınmış, ordunun çeşitli hizmetlerinde bulunmuş ve birçok zahmet ve felaketler görmüştür. En son, cephede hastalanarak Bitlis’te hastahanede yatmakta iken, Bitlis şehri Ermeni çeteler ve Rus askerleri tarafından sükût ettirilerek işgal edildiği günde esir alınıp Sibirya'ya doğru götürüldüğü esnada, Bitlis ile Tatvan arasında bulunan “Başhan”a getirildiği sırada, esirler arasında Bediüzzaman Hazretleri ile karşılaşmıştır. İşte bu zatın Hazret-i Bediüzzaman ile beraber, bu noktadan itibaren ve Kosturma’ya kadar uzanan esaret yolculukları hakkında günlük tutanaklı hatıralarını aynen kaydediyoruz:
“... Mart’ın (Rumi Mart) 5’inci günü (18 Mart 1916) Bitlis’te isimlerimizi yazdılar. Öğleden sonra develere irtikab edilerek (bindirilerek) yola çıktık. Deveciler İranlı olup, Rusya’nın kahr-ı istibdadı altında perişan olmuşlar.. Ve bu zilletlerine sebeb-i yegane Türkiye olduğuna kani olarak, yollarda bize işkence ve eza ile bir nevi intikam alıyorlardı.
Akşam vakti “Başhan”a vasıl olduk. Hanın önünde kırk kadar şehidin na'şları birbiri üzerine istif edilip bırakıldığını gördüm...
Biraz ötede, bir takım Rus askerlerinin içtima' ile (toplanarak) söyleştiklerini gördük. Biz develerden inmiştik. Biraz bu cemiyete yaklaşınca, Kazakların Said-i Kürdî’yi itlaf etmek (öldürmek) üzere kendilerine teslim edilmesi için mumaileyhin (yani Bediüzzaman’ın) muhafızları ile mücadele ettiklerini(1) ve kendisi de (yani Bediüzzaman da) muhafızları arasında sükûnetle hadiseyi temaşa etmekte olduğunu gördüm. Vehleten (ilk anda) kendisini tanıyımamıştım.
Başhan’da bizi iki gece hayvan ahırında, pislik içinde bıraktıktan sonra; 7 Mart 1332 (20 Mart 1916) da Başhan’ı terk ile, Tatvan'dan mürur ederek, sahili takiben akşam üzeri bir harabe köyde ikamet ettirildik. Kazan müslümanlarından bir Rus neferi, açlıktan takatsız bir hale gelen (esir) efrâda acıyarak tedarik edebildiği bir sığır hayvanını zebh ile o günü efrâd karnını etle doyurdu. Bazıları kalan çiğ etleri çantalarına yerleştirdiler.
Hatıra sahibi Merhum Muhammed Feyyaz İbrahim Hakkıoğlu, Birinci Cihan Harbi başlangıcında, çok genç yaşta iken askere alınmış, ordunun çeşitli hizmetlerinde bulunmuş ve birçok zahmet ve felaketler görmüştür. En son, cephede hastalanarak Bitlis’te hastahanede yatmakta iken, Bitlis şehri Ermeni çeteler ve Rus askerleri tarafından sükût ettirilerek işgal edildiği günde esir alınıp Sibirya'ya doğru götürüldüğü esnada, Bitlis ile Tatvan arasında bulunan “Başhan”a getirildiği sırada, esirler arasında Bediüzzaman Hazretleri ile karşılaşmıştır. İşte bu zatın Hazret-i Bediüzzaman ile beraber, bu noktadan itibaren ve Kosturma’ya kadar uzanan esaret yolculukları hakkında günlük tutanaklı hatıralarını aynen kaydediyoruz:
“... Mart’ın (Rumi Mart) 5’inci günü (18 Mart 1916) Bitlis’te isimlerimizi yazdılar. Öğleden sonra develere irtikab edilerek (bindirilerek) yola çıktık. Deveciler İranlı olup, Rusya’nın kahr-ı istibdadı altında perişan olmuşlar.. Ve bu zilletlerine sebeb-i yegane Türkiye olduğuna kani olarak, yollarda bize işkence ve eza ile bir nevi intikam alıyorlardı.
Akşam vakti “Başhan”a vasıl olduk. Hanın önünde kırk kadar şehidin na'şları birbiri üzerine istif edilip bırakıldığını gördüm...
Biraz ötede, bir takım Rus askerlerinin içtima' ile (toplanarak) söyleştiklerini gördük. Biz develerden inmiştik. Biraz bu cemiyete yaklaşınca, Kazakların Said-i Kürdî’yi itlaf etmek (öldürmek) üzere kendilerine teslim edilmesi için mumaileyhin (yani Bediüzzaman’ın) muhafızları ile mücadele ettiklerini(1) ve kendisi de (yani Bediüzzaman da) muhafızları arasında sükûnetle hadiseyi temaşa etmekte olduğunu gördüm. Vehleten (ilk anda) kendisini tanıyımamıştım.
Başhan’da bizi iki gece hayvan ahırında, pislik içinde bıraktıktan sonra; 7 Mart 1332 (20 Mart 1916) da Başhan’ı terk ile, Tatvan'dan mürur ederek, sahili takiben akşam üzeri bir harabe köyde ikamet ettirildik. Kazan müslümanlarından bir Rus neferi, açlıktan takatsız bir hale gelen (esir) efrâda acıyarak tedarik edebildiği bir sığır hayvanını zebh ile o günü efrâd karnını etle doyurdu. Bazıları kalan çiğ etleri çantalarına yerleştirdiler.
Yükleniyor...