Bu hadisenin üzerinden 35 sene geçtikteri sonra, 1327/1911’de Isparta’nın Atabey kasabasında Bir gün, sünnet ve hıfz cemiyetlerinden birisinde, cemaat tarafından Osman-ı Halidî’nin dört evladından sonuncusu olan Ahmed Efendi’ye sorarlar. “Siz hep Müceddid, Müceddid dersiniz! O müceddid kimdir ve nerededir? diye sorulan suale karşı, Ahmed Efendi: “Evet şimdi mevcuttur, otuzbeş yaşındadır” diye cevap vermiştir.
Aradan geçen hayli zaman sonra, Hazret-i Üstâd Isparta’ya teşrif ettiklerinde; Isparta’nın Yenice Mahallesinde oturan Nûri Efendi, Osman-ı Halidi hazretlerinin hayatta kalan son oğlu Ahmed Efendi’ye sorar: “Pederiniz” benim evlâdımdan birisi o Müceddidle görüşecek ve elini öpecek” buyurmuşlar, bu nasıldır? sualine cevaben, Ahmed Efendi: “Evet, merhûm pederimin sözü çıktı. Ben onunla görüştüm” demiştir.(5)
Bu hadise-i gaybiyeyi Hazret-i Üstâd da; “evliya-yı meşhûreden kırkgünde bir defa ekmek yiyen, kırk gün yemeyen Osman-ı Halidî’nin ihbarı ve evlâtlarına vasiyeti..“ şeklinde Sikke-i Tasdik-i Gaybînin baş tarafında kaydetmiştir.
3- Denizli vilâyetinde aynı senelerde yaşamış, büyük evliyalardan Hacı Hasan Feyzi isminde bir zât(6) bir gün talebelerine: “Bugün Kürdistan’da büyük bir veli dünyaya geldi. Bu zât zamanın sahibi, asrın vekilidir” buyurmuştur.
Hazret-i Üstâd Denizli hapishanesine 1943-1944 senelerinde girdiği zaman, büyük Veli Hacı Hasan Feyzî’nin vekilinin vekili olan Denizli Kahramanı Muallim Hasan Feyzi, büyük Üstâd’ının o gaybî ihbarını hatırlamış ve Bediüzzaman’ın şem’-i hidayetine pervane kesilmiş ve “Bâb-ı feyzinden ırak olmayı asla çekemem, Dahi nezrim bu ki cânım sana kurban olacak” kasidesindeki bu iki satırın tasdik-i fiilisi olarak, canını cânânına kurban ederek, zehirlenip vefat etmiştir.
Ayrıca mezkur hadise-i gaybiyeyi merhûm muallim Hasan Feyzi(7)’nin vefatı münasebetiyle Üstâd Hazretlerine ta’ziyeten mektup yazan Muğla’nın Milas kazasından büyük din âlimi Halil İbrahim Efendi mektubunda şöyle demiştir:
“Muhterem efendim, mesmuatıma nazaran Denizli’de bundan 70-80 sene evvel büyük evliyadan Hasan Feyzi isminde bir zât, bir gün talebelerine: ‘Bugün Kürdistan’da bir veli dünyaya geldi’ beşarette bulunmakla, zât-ı devletlerini işaret buyurmuş. Ba’dehu: Denizli’ye başka perdelerle teşrifinizin o zâtın ruhunu şad ve i’zaz için olduğunu telâkki etmiştim. Ve az zaman
Aradan geçen hayli zaman sonra, Hazret-i Üstâd Isparta’ya teşrif ettiklerinde; Isparta’nın Yenice Mahallesinde oturan Nûri Efendi, Osman-ı Halidi hazretlerinin hayatta kalan son oğlu Ahmed Efendi’ye sorar: “Pederiniz” benim evlâdımdan birisi o Müceddidle görüşecek ve elini öpecek” buyurmuşlar, bu nasıldır? sualine cevaben, Ahmed Efendi: “Evet, merhûm pederimin sözü çıktı. Ben onunla görüştüm” demiştir.(5)
Bu hadise-i gaybiyeyi Hazret-i Üstâd da; “evliya-yı meşhûreden kırkgünde bir defa ekmek yiyen, kırk gün yemeyen Osman-ı Halidî’nin ihbarı ve evlâtlarına vasiyeti..“ şeklinde Sikke-i Tasdik-i Gaybînin baş tarafında kaydetmiştir.
3- Denizli vilâyetinde aynı senelerde yaşamış, büyük evliyalardan Hacı Hasan Feyzi isminde bir zât(6) bir gün talebelerine: “Bugün Kürdistan’da büyük bir veli dünyaya geldi. Bu zât zamanın sahibi, asrın vekilidir” buyurmuştur.
Hazret-i Üstâd Denizli hapishanesine 1943-1944 senelerinde girdiği zaman, büyük Veli Hacı Hasan Feyzî’nin vekilinin vekili olan Denizli Kahramanı Muallim Hasan Feyzi, büyük Üstâd’ının o gaybî ihbarını hatırlamış ve Bediüzzaman’ın şem’-i hidayetine pervane kesilmiş ve “Bâb-ı feyzinden ırak olmayı asla çekemem, Dahi nezrim bu ki cânım sana kurban olacak” kasidesindeki bu iki satırın tasdik-i fiilisi olarak, canını cânânına kurban ederek, zehirlenip vefat etmiştir.
Ayrıca mezkur hadise-i gaybiyeyi merhûm muallim Hasan Feyzi(7)’nin vefatı münasebetiyle Üstâd Hazretlerine ta’ziyeten mektup yazan Muğla’nın Milas kazasından büyük din âlimi Halil İbrahim Efendi mektubunda şöyle demiştir:
“Muhterem efendim, mesmuatıma nazaran Denizli’de bundan 70-80 sene evvel büyük evliyadan Hasan Feyzi isminde bir zât, bir gün talebelerine: ‘Bugün Kürdistan’da bir veli dünyaya geldi’ beşarette bulunmakla, zât-ı devletlerini işaret buyurmuş. Ba’dehu: Denizli’ye başka perdelerle teşrifinizin o zâtın ruhunu şad ve i’zaz için olduğunu telâkki etmiştim. Ve az zaman
Yükleniyor...