kişilik mangalara taksim ederek, ondört tane topları(285) kurtarmaya, altı kişilik bir müfrezeyi de cephane kaçırmaya me’mur etti.
Biz top ve cephaneleri getirip, Bitlis-Tatvan yolu üzerinde mevzilenmiş bir nizamiye taburumuza teslim ettik. Bu arada Ruslar da üç koldan taarruza geçip, bizi Bitlis boğazında mahsur bıraktılar. Yedi gün geceli gündüzlü Ruslara karşı müdafaa yapıldı. Hazret-i Üstâd’a, bu harpte bir defada üç mermi isabet etti. Bunlardan birisi hançerinin kabzasına, diğeri tütün tabakasına, öbürü de sağ omuzuna isabet etti. O zaman bu hale şahid olan kumandan Kel Ali, Üstâd’a: “Herhalde hocam size kurşun te'sir etmiyor” demişti.
Üstâd ise, “Allah insanı muhafaza ederse, değil kurşun, top mermisi bile onu öldüremez,” demişlerdi.
Bir hafta şiddetli müsademeler neticesinde Ruslar Bitlis’e giremiyeceklerini anlayınca, Tatvan yolu üzerindeki Papşin hanını tahliye edip geri çekilmekte iken, tam o sırada Ermenilerin rehberliğiyle, Bitlis'in güneyindeki güzel dere yolundan Simek nahiyesi üzerinden, Bitlis-Siirt yolunu kesip, Araplar köprüsünü tuttukları görüldü. Gece yarısından sonra, Bitlis'e taarruza geçtiler. Tabiî bu arada Bitlis halkı, çoluk-çocuk herkes kaçıp kurtulmuştu. Askerlerimiz, Vali vesaire de kimse kalmamıştı. Bitlis’in içinde sadece Bediüzzaman ve yirmi beş kadar gönüllüsü kalmıştık. İşte o gecenin yarısından sonra, artık Bitlis'in sokaklarında Ruslarla göğüs göğüse, el ele ateş ediyorduk. Arkadaşlarımız dört kişi müstesna hepsi şehid oldular. Üstâd’ın öz yeğeni Ubeyd(286) tam benim yanımda şehid düştü. Hatta Rus askerlerinin tüfeklerinin ağzından çıkan ateşin, Ubeyd'in karnına kadar uzadığını gözümle gördüm. Ubeyd şehid düştüğü an, bana: “Ali koş kemerim'deki altınları ve üzerimdeki elbisemi al, gâvurların eline geçmesin” demişti.
Artık Rus askerleri bizi dar bir çembere almışlardı. Biz dört arkadaş Üstâd’ın arkasından koşuyorduk. Sıra ile bizler, tüfeklere mermi şarjörünü
Biz top ve cephaneleri getirip, Bitlis-Tatvan yolu üzerinde mevzilenmiş bir nizamiye taburumuza teslim ettik. Bu arada Ruslar da üç koldan taarruza geçip, bizi Bitlis boğazında mahsur bıraktılar. Yedi gün geceli gündüzlü Ruslara karşı müdafaa yapıldı. Hazret-i Üstâd’a, bu harpte bir defada üç mermi isabet etti. Bunlardan birisi hançerinin kabzasına, diğeri tütün tabakasına, öbürü de sağ omuzuna isabet etti. O zaman bu hale şahid olan kumandan Kel Ali, Üstâd’a: “Herhalde hocam size kurşun te'sir etmiyor” demişti.
Üstâd ise, “Allah insanı muhafaza ederse, değil kurşun, top mermisi bile onu öldüremez,” demişlerdi.
Bir hafta şiddetli müsademeler neticesinde Ruslar Bitlis’e giremiyeceklerini anlayınca, Tatvan yolu üzerindeki Papşin hanını tahliye edip geri çekilmekte iken, tam o sırada Ermenilerin rehberliğiyle, Bitlis'in güneyindeki güzel dere yolundan Simek nahiyesi üzerinden, Bitlis-Siirt yolunu kesip, Araplar köprüsünü tuttukları görüldü. Gece yarısından sonra, Bitlis'e taarruza geçtiler. Tabiî bu arada Bitlis halkı, çoluk-çocuk herkes kaçıp kurtulmuştu. Askerlerimiz, Vali vesaire de kimse kalmamıştı. Bitlis’in içinde sadece Bediüzzaman ve yirmi beş kadar gönüllüsü kalmıştık. İşte o gecenin yarısından sonra, artık Bitlis'in sokaklarında Ruslarla göğüs göğüse, el ele ateş ediyorduk. Arkadaşlarımız dört kişi müstesna hepsi şehid oldular. Üstâd’ın öz yeğeni Ubeyd(286) tam benim yanımda şehid düştü. Hatta Rus askerlerinin tüfeklerinin ağzından çıkan ateşin, Ubeyd'in karnına kadar uzadığını gözümle gördüm. Ubeyd şehid düştüğü an, bana: “Ali koş kemerim'deki altınları ve üzerimdeki elbisemi al, gâvurların eline geçmesin” demişti.
Artık Rus askerleri bizi dar bir çembere almışlardı. Biz dört arkadaş Üstâd’ın arkasından koşuyorduk. Sıra ile bizler, tüfeklere mermi şarjörünü
Yükleniyor...