şimdi de o harplerlerle alâkadar Bediüzzaman'dan bir hatıra dinliyoruz. Pasinler (Hasankale) cephesinde vaki' olan muharebede cihadının bir hatırası olarak 1958'de yazdığı bir yazısında şöyle anlatır:

“Harb-i Umumi’de Pasinler cephesinde şehid merhum Molla Habib'le beraber Ruslara hücum niyetiyle gidiyorduk. Onların topçuları bir iki dakika fasıla ile bize üç top güllesi atıyordu. Üç gülle tam başımızın iki metre üstünden geçti. Arkada dere içinde saklanan askerimiz görünmediği halde, geri kaçtılar. Tecrübe için dedim: “Molla Habib! Ne dersin, ben bu gavurun güllesine gizlenmiyeceğim” o da dedi: Ben de senin arkandan çekinmiyeceğim.

İkinci top güllesi çok yakınımıza düştü. Hıfz-ı İlahî bizi muhafaza ettiğine kanaatla Molla Habib'e dedim: “Haydi ileri! Gâvurların top güllesi bizi öldüremez. Geri çekilmeye tenezzül etmiyeceğiz:”dedim...”(280)

Hazret-i Üstâd bu hatırasının devamını, yani Ruslara karşı yapılan o hücumun nasıl neticelendiğini yazmamıştır.

İşARAT-üL i'CAZ

Bediüzzaman, bu dehşetli harbler ortasında her fırsat buldukça da İşarat-ül İ’caz tefsirinin ana hatlarını kâtibine not ettirmekten de geri kalmıyordu. Hatta bazan at üstünde, avcı hattında bile şehid-i merhum aziz kâtibi Molla Habib'e yazdırmaktaydı. Böylece Arabi İşarat-ül İ'caz tefsirinin büyük bir kısmı harb cephelerinde te’lif edilmiştir.

Bu harika tefsirin başındaki ifade-i meram ve yine onun baş tarafındaki tenbih, bu tefsir ve harp hakkında bir derece malümat vermesi itibariyle bir kısmının buraya derci münasip görüldü.

İfade-i Meram: ...Kur’ân’ın ince ma'nalarının ve tefsirlerde dağınık bir sûrette bulunan mehâsininin ve zamanın tecrübesiyle, fennin keşfi sayesinde tecelli eden hakikatlerinin tesbitiyle, her biri bir kaç fende mütehassıs olmak üzere, muhakkikin-i ulemâdan yüksek bir hey'etin tahkikatiyla, bir tefsirin yapılması lâzımdır. Nitekim kanunî hükümlerin tanzim ve ıttıradı, bir ferdin fikrinden değil, yüksek bir hey'etin nazar-ı dikkat ve tedkikatından geçmesi lâzımdır ki, umumî bir emniyetin ve cumhur-ı nâsın i'timadını kazanmak üzere millete karşı bir kefalet-i zımniye husule gelsin ve icma-ı millet hücceti elde edilsin.

Evet Kur’ân-ı Azimüşşan'ın müfessiri, yüksek bir deha sahibi ve nâfiz bir içtihada mâlik ve bir velâyet-i kamileyi haiz bir zat olmalıdır:


Yükleniyor...