5- Bitlis’in Hizan kazası, İsparit nahiyesinden ve Bediüzzaman’ın eski talebelerinden Molla Münevver anlatıyor:
“Ben onbeş yaşında iken, eski medrese usulü ile ilim tahsiline başladım. Beş sene kadar okuduktan sonra, 1. Cihan Harbi’nden az önce Van’a geldim. Horhor'da talebe okutan Bediüzzaman'ın medresesine ben de dahil oldum. l. Cihan Harbi başlayınca, Bediüzzaman hocalığı bırakarak gönüllü alay kumandanı oldu. Bizlerden de istiyenler onunla birlikte harbe iştirak etti. Ben kendileriyle Gevaş ve Bitlis harblerinde bulundum. Kış bastırmıştı. Her taraf kardı...”(278)
6- Bediüzzaman’ın bir avukatı Hulusî Bitlisî anlatıyor:
“...1. Cihan Harbi'nin iptidalarında Bitlis bidayet mahkemesi a'za mülazımıydım. O günün Bitlis valisi, bu günün Çankırı milletvekili Abdulhalık Renda, ordunun iaşesine tahsis edilen onbir fırının çıkardığı peksimet anbarlarına beni fahri me'mur tayin etmişti. O sırada, müvekkilim (Yani Bediüzzaman) ilim tahsili peşindeki talebeleriyle birlikte, gönüllü alay kumandanı olarak mücadeleye koyulmuş, bir dakika ordunun müzaheretinden ayrılmamış, son zamanlarda şehrin içine kadar saldıran düşmana karşı Allah rızası için göğüs göğüse çarpışarak bir ayağından mecruhen düşmana esir edilmişti...”(279)
Yine Avukat Hulusi Bitlisî; Bitlis'ten halkın hicreti hakkında bir başka hatırası da şöyledir. (Ehl-i Sünnet mecmuasının 21-7-1948 tarih ve 47'inci sayısında neşredilmiş bir makalesiden)
“Birinci hicrette, aileler Siirt taraflarına doğru vilâyetten uzaklaştırılınca, Bediüzzaman da milis kuvvetlerinin ordu arkasından hudutların muhafazasında ısrar gösteriyordu.
En nazik günlerde Malazgirt, Bulanık cephelerinde bir kolunu kaybeden Nurşinli Ma’ruf Hazret, Vilayet merkezine (Bitlis'e) idare azasından Hacı Salih Efendi de misafir olmuştu. Vali’nin emriyle bir gece eşraf orada toplanmıştı. Meşhur ediplerden İbrahim Edhem haber yolladı, beraber toplantıya katıldık.
Bediüzzaman Nurşinli Hazret ile sohbet ederken, Hazretin talebelerinden birisi söze karıştı ve Bediüzzaman'a hitaben: “Sen hududları takviye edelim” diyorsun, biz Allah rızası için vatan muhafazasına koşuyoruz, maalesef bazı zabitler bizim din ve imânımıza sövüyorlar.” dedi.
Bunun üzerine Bediüzzaman son derece celâlli bir ikrah ile (yani o sözü çirkin görerek) muhatabına baktı.. Ve sonra yüzünü Hazrete çevirdi, dedi ki: “Hazret! Zâbitler sana da sövüyorlar mı?”
“Ben onbeş yaşında iken, eski medrese usulü ile ilim tahsiline başladım. Beş sene kadar okuduktan sonra, 1. Cihan Harbi’nden az önce Van’a geldim. Horhor'da talebe okutan Bediüzzaman'ın medresesine ben de dahil oldum. l. Cihan Harbi başlayınca, Bediüzzaman hocalığı bırakarak gönüllü alay kumandanı oldu. Bizlerden de istiyenler onunla birlikte harbe iştirak etti. Ben kendileriyle Gevaş ve Bitlis harblerinde bulundum. Kış bastırmıştı. Her taraf kardı...”(278)
6- Bediüzzaman’ın bir avukatı Hulusî Bitlisî anlatıyor:
“...1. Cihan Harbi'nin iptidalarında Bitlis bidayet mahkemesi a'za mülazımıydım. O günün Bitlis valisi, bu günün Çankırı milletvekili Abdulhalık Renda, ordunun iaşesine tahsis edilen onbir fırının çıkardığı peksimet anbarlarına beni fahri me'mur tayin etmişti. O sırada, müvekkilim (Yani Bediüzzaman) ilim tahsili peşindeki talebeleriyle birlikte, gönüllü alay kumandanı olarak mücadeleye koyulmuş, bir dakika ordunun müzaheretinden ayrılmamış, son zamanlarda şehrin içine kadar saldıran düşmana karşı Allah rızası için göğüs göğüse çarpışarak bir ayağından mecruhen düşmana esir edilmişti...”(279)
Yine Avukat Hulusi Bitlisî; Bitlis'ten halkın hicreti hakkında bir başka hatırası da şöyledir. (Ehl-i Sünnet mecmuasının 21-7-1948 tarih ve 47'inci sayısında neşredilmiş bir makalesiden)
“Birinci hicrette, aileler Siirt taraflarına doğru vilâyetten uzaklaştırılınca, Bediüzzaman da milis kuvvetlerinin ordu arkasından hudutların muhafazasında ısrar gösteriyordu.
En nazik günlerde Malazgirt, Bulanık cephelerinde bir kolunu kaybeden Nurşinli Ma’ruf Hazret, Vilayet merkezine (Bitlis'e) idare azasından Hacı Salih Efendi de misafir olmuştu. Vali’nin emriyle bir gece eşraf orada toplanmıştı. Meşhur ediplerden İbrahim Edhem haber yolladı, beraber toplantıya katıldık.
Bediüzzaman Nurşinli Hazret ile sohbet ederken, Hazretin talebelerinden birisi söze karıştı ve Bediüzzaman'a hitaben: “Sen hududları takviye edelim” diyorsun, biz Allah rızası için vatan muhafazasına koşuyoruz, maalesef bazı zabitler bizim din ve imânımıza sövüyorlar.” dedi.
Bunun üzerine Bediüzzaman son derece celâlli bir ikrah ile (yani o sözü çirkin görerek) muhatabına baktı.. Ve sonra yüzünü Hazrete çevirdi, dedi ki: “Hazret! Zâbitler sana da sövüyorlar mı?”
Yükleniyor...