“Mehmet oğlu Yusuf ve Abdurrahman yeminle anlatıyorlar: Biz Hizan kazasının yaz otlaklarının bulunduğu, Nurs, Vanink, Ant ve Mezraa-i Ant ahalisindeniz. Çatak kazasının Ruslar tarafından işgalinden sonra, bizimkine komşu Livar, yukarı Kotis, Aşağı Kotis, Çaçuan, Sikoar, Yukarı Ader köyleri Ermenileri, her ikisi de Rusya'dan Anadolu'ya sızmış olan Lato, diğer ismiyle Mihran, ve Kazardillo’nun kumandasında Yukarı Kotis köyüne geldiler. Orada nahiyenin eşrafına yazılı üç teklifte bulunuyorlar. Eşraf arasında Bediüzzaman namiyle meşhur olan Molla Said de vardı. Teklifler şunlar idi:

1- Düşmana teslim olmak...

2- Nahiyeyi boşaltmak...

3- Harbetmek...

şeklinde mücbir bir durum karşısında bulunulmuştu. Teklifleri reddedilmiş olacaktı ki; düşman gelişinden dokuz saat sonra, altıyüz kişi ile bizim köye hücum etti. Düşman askerleri şapkalı ve üniformalıydı. Aralarında Rus askerleri bulunup bulunmadığını tespit edemedik. Düşman askeri içinde sefil görünüşlü olanların sayısı hayli kabarıktı. Bunlar Rusya'dan gelme Ermeniler olabilirdi.

Düşman bizim köyün bütün ahalisini Mezra’a-i And’a götürdü. Eşraftan Horşit Bey'in oğlu Abdurrahman, oğlu ve karısı da içindeydi. Ertesi gün otuzüç erkek ve oğlan çocukları ve sayıları seksene varan kadınlar, kızlar ve kız çocukları ayrı ayrı kafileler halinde Müküs’e sevk edildi. Kadınlar kafilesi Çaçuvan'da bırakıldı. Erkeklerin ise, hepsi geceleyin kılınçtan geçirildi. Bana bir vazife verildiği için, o katliamdan kurtulmuştum. Vazife verdikleri sırada şöyle demişlerdi: “Sana para va’dediyoruz. Git, Molla Said'e orada kalan Ermenileri bize teslim etmesini söyle. Kendilerini boş yere öldürtmenin bir faidesi olamıyacağını onlara anlat. Zaten memleket aşağı yukarı işgal edildi. Ruslar Haleb'e kadar indiler. Ermenistan kurulmuştur. Orada bulunan Türk askerinin sayısı ve kuvveti hakkında bize malûmat getir.”

Bu sözler bana Dillo tarafından söylenmişti. Ben hemen yola çıktım, Çaçuvan'a vardığımda nahiye müdürümüz Molla Said'le birlikte, Jandarma ve Kürtlerden müteşekkil kuvvetlerimiz oraya gelmiş olduklarını gördüm. Beş saat devam eden şiddetli bir çarpışmadan sonra, Bediüzzaman Said Efendi’nin kumanda ettiği birliklerimiz kadınlar kafilesini kurtarmaya muvaffak oldular. Kadınların hali son derece acıklıydı. Yürümeye mecalleri yoktu. Çocukların çoğu çizmelerle çiğnenmek sûretiyle can vermişti. Otuz-üç erkekten sadece iki kişi kalmıştı.(272)

Fransız yazarının tüm bu yazdıklarını ve dahasını daha geniş ve detaylı olarak belgeleyen kaynak kitap, Başbakanlık Osmanlı Arşivi’nden derlenip

Yükleniyor...