Dediğimiz gibi, zâhirde tantanalı olan bunun gibi bazı rivayetler ve delilsiz bazı haberler, Bediüzzaman'ın yüce olan şanını biraz daha yüceltiyor gibi görülebilir. Lâkin hakikatte onun kemalâtını tenkistir. Zira mübalağa Allah'ın hikmetine iftiradır.
Üstâd Bediüzzaman mübalağa hakkında Muhâkemât isimli eserinde şunları yazmıştır:
“...Her muhibb-i dine ve âşık-ı hakikata lâzımdır: Her şeyin kıymetine kanaat etmek, mücazefe ve tecavüz etmemektir. Zira mücazefe kudrete iftiradır ve “Daire-i imkanda daha ahsen yoktur” olan sözü İmam-ı Gazali'ye dedirten, hilkatteki kemal ve hüsne adem-i kanaattir ve istihfaf etmektir...”
“Mesela “inşikak-ı kamer” olan mu'cize-i mütevatire-i bâhireyi meyl-ül mücazefe ile: (Arz'a nüzul ile Peygamber’in (A.S.M.) cebine girip çıkmış) olan ilave, o güneş-misal mu'cizeyi sûha yıldızı gibi mahfi ve kamermisal olan burhan-ı nübüvveti münhasif ettiği gibi, münkirlerinin bahanelerine kapılar açtı.”(246)
İşte, Sayın C. Kutay'ın iddialarının bazılarının hususan Teşkilat-ı Mahsusa mes'elesinin Bediüzzaman'la olan ilgisi de bu kabildendir sanıyorum. Çünki tek ravi ve tek şahidli... Ravisi de ölmüştür.
Halbuki Sayın C. Kutay Bediüzzaman’ın hayat ve hizmetleriyle ilgili yazdığı en son eseri olan “Çağımızda Bir Asr-ı Saadet Müslümanı” s. 281'de “Ben Said-i Nursi'yi Teşkilat-ı Mahsusa dosyalarında gördüm” şeklinde özellikle kaydetmektedir. Eğer filhakika Teşkilat-ı Mahsusa’nın dosyaları denen şeyler varsa ve yanında mevcut ise; Bediüzzaman’ı o dosyalar içinde görmüşse, o zaman herhalde Teşkilat-ı Mahsusa çok gizli ve hususi olmakla beraber,resmî ve askerî bir teşekkül olduğundan, o dosyalarda kararlar, imzalar, raporlar, basılmış resmî evrak proğramlar vesaire şeylerin mevcut olması lâzımdır. Acaba Sayın Kutay Bediüzzaman’ı o dosyalarda ne şekil ve sûrette görmüştür? Görmüşse neden onunla ilgili bir imza, bir kayıt örneği, bir rapor klişesiyle gösterilememiştir. Hatta oğlum diye hitap ettiği N. Şahiner'in bize bizzat i’tirafına göre; C. Kutay'ın; o dosyaların nezdinde mevcudiyetinden defalarca bahsetmesine ve kendisine münasib bir gün göstereceğine vaadlerde bulunmasına rağmen; Şahiner’in de ısrarlı bir şekilde peşine düşerek istediği halde gösterilememiş ve verilememiştir.
şayet muhterem C. Kutay Bey, bazılarına şifahen anlattığına nazaran: “Bunlar gizli şeylerdir, herkese gösterilemez” fikrinden dolayı umuma gösteremiyorsa, biz de o zaman deriz ki: Bu işte gizlilik ve mahremiyet mevzu-ı
Üstâd Bediüzzaman mübalağa hakkında Muhâkemât isimli eserinde şunları yazmıştır:
“...Her muhibb-i dine ve âşık-ı hakikata lâzımdır: Her şeyin kıymetine kanaat etmek, mücazefe ve tecavüz etmemektir. Zira mücazefe kudrete iftiradır ve “Daire-i imkanda daha ahsen yoktur” olan sözü İmam-ı Gazali'ye dedirten, hilkatteki kemal ve hüsne adem-i kanaattir ve istihfaf etmektir...”
“Mesela “inşikak-ı kamer” olan mu'cize-i mütevatire-i bâhireyi meyl-ül mücazefe ile: (Arz'a nüzul ile Peygamber’in (A.S.M.) cebine girip çıkmış) olan ilave, o güneş-misal mu'cizeyi sûha yıldızı gibi mahfi ve kamermisal olan burhan-ı nübüvveti münhasif ettiği gibi, münkirlerinin bahanelerine kapılar açtı.”(246)
İşte, Sayın C. Kutay'ın iddialarının bazılarının hususan Teşkilat-ı Mahsusa mes'elesinin Bediüzzaman'la olan ilgisi de bu kabildendir sanıyorum. Çünki tek ravi ve tek şahidli... Ravisi de ölmüştür.
Halbuki Sayın C. Kutay Bediüzzaman’ın hayat ve hizmetleriyle ilgili yazdığı en son eseri olan “Çağımızda Bir Asr-ı Saadet Müslümanı” s. 281'de “Ben Said-i Nursi'yi Teşkilat-ı Mahsusa dosyalarında gördüm” şeklinde özellikle kaydetmektedir. Eğer filhakika Teşkilat-ı Mahsusa’nın dosyaları denen şeyler varsa ve yanında mevcut ise; Bediüzzaman’ı o dosyalar içinde görmüşse, o zaman herhalde Teşkilat-ı Mahsusa çok gizli ve hususi olmakla beraber,resmî ve askerî bir teşekkül olduğundan, o dosyalarda kararlar, imzalar, raporlar, basılmış resmî evrak proğramlar vesaire şeylerin mevcut olması lâzımdır. Acaba Sayın Kutay Bediüzzaman’ı o dosyalarda ne şekil ve sûrette görmüştür? Görmüşse neden onunla ilgili bir imza, bir kayıt örneği, bir rapor klişesiyle gösterilememiştir. Hatta oğlum diye hitap ettiği N. Şahiner'in bize bizzat i’tirafına göre; C. Kutay'ın; o dosyaların nezdinde mevcudiyetinden defalarca bahsetmesine ve kendisine münasib bir gün göstereceğine vaadlerde bulunmasına rağmen; Şahiner’in de ısrarlı bir şekilde peşine düşerek istediği halde gösterilememiş ve verilememiştir.
şayet muhterem C. Kutay Bey, bazılarına şifahen anlattığına nazaran: “Bunlar gizli şeylerdir, herkese gösterilemez” fikrinden dolayı umuma gösteremiyorsa, biz de o zaman deriz ki: Bu işte gizlilik ve mahremiyet mevzu-ı
Yükleniyor...