2- Balkan Harbi’nin evvelisi ve sonrasında Teşkilât-ı Mahsusa'da kayıtlı olup çok büyük muvaffakiyetler başardığı...
3- 1915 baharında Alman denizaltılarıyla Trablusgarb’a (Libya'ya) cihad fetvasını götürüp dağıttığı...
4- Oradan İstanbul’a dönerek, Enver Paşa ile buluşup konuştuktan sonra, Doğu’ya gidip milis kuvvetleriyle Birinci Cihan Harbi'ne iştirak ettiği... Vesaire..
Bu başlıklar altında topladığımız iddiaların her birisinin müteferrik parçalarını onun kitaplarından yanyana getirsek, belki herbirisinin yirmişer, otuzar sahifelik ek teferruatları olabilir.
İlk nazarda, bunlar çok câzib, şa'şaalı beyanlar gibi göründüğü, hem Bediüzzaman Hazretleri’nin yüce şanına şan katan şeyler olduğu halde, lâkin bu kitabın mukaddemesinde ifade etmeye çalıştığımız veçhile, bu mes'ele Bediüzzaman Said-i Nursî gibi bir mürşid-i ümmetin hayatını ilgilendirdiği için, çok dikkat ve titizlik içerisinde eğilip tahlilini yapmak mecburiyetindeyiz. Zira onun hayatı efsaneli mübalâğalara, delilsiz hikâyelere ihtiyacı olmıyacak ölçüde âlidir ve müstağnidir. Her zaman açık, alenî ve belli olan onun hayatı, gizlilik ve meçhullük kaldırmamaktadır. Bunun için burada ister istemez yine ortaya atılmış bu maddeleri tahlil için bir fasıl açmış bulunuyoruz:
Evet dikkat edilirse, sayın Cemal Kutay, Bediüzzaman Hazretleri’nin özellikle şu Balkan Harbi’ne iştiraki ve Doğu’dan getirmiş olduğu milis kuvvetlerinin başına geçişi hakkında ileri sürdüğü iddia, tek yoldan ve tek şahıstan rivayet yapılmaktadır. Bu rivayetin de tek adamı Eşref Sancar Kuşçubaşı’dır. Eşref Bey’in bunları kendisine anlattığını yazar. Yani tek râvi Eşref Bey.. ve tek şahid kendisi... Tabiî ravisi olduğu söylediği Eşref Bey, şimdi ahirettedir, dünyadan uzaktadır. Mes'eleyi tahkik için ma’nevî telefonumuz da yoktur ki, ahiretteki insanlarla muhabere edelim. Zira tek ravi Eşref Bey'dir.
Yine dikkat edilirse, C. Kutay Bey, Üstâd Bediüzzaman’la alâkalı yazılarını yazmadı, bekledi, bekledi.. ta Eşref Sancar Kuşçubaşı vefat etti, sonra yazdı ve yaydı. Bilmem, belki de bunlara herkes ister istemez inansın diye...
Amma hayır, biz böyle ravisi ölmüş, tek râvili bir habere ve hiç bir vesikası olmayan bir rivayete hemen inanamıyoruz. En azından bu rivayeti te'kid edip, ufacık da olsa belgelendirecek hârici bazı emareler ve Bediüzzaman'dan o rivayeti te'yid edecek bazı sızıntılar ve onun en yakın akraba ve talebelerinden ona dair bazı işaretler isteriz.
3- 1915 baharında Alman denizaltılarıyla Trablusgarb’a (Libya'ya) cihad fetvasını götürüp dağıttığı...
4- Oradan İstanbul’a dönerek, Enver Paşa ile buluşup konuştuktan sonra, Doğu’ya gidip milis kuvvetleriyle Birinci Cihan Harbi'ne iştirak ettiği... Vesaire..
Bu başlıklar altında topladığımız iddiaların her birisinin müteferrik parçalarını onun kitaplarından yanyana getirsek, belki herbirisinin yirmişer, otuzar sahifelik ek teferruatları olabilir.
İlk nazarda, bunlar çok câzib, şa'şaalı beyanlar gibi göründüğü, hem Bediüzzaman Hazretleri’nin yüce şanına şan katan şeyler olduğu halde, lâkin bu kitabın mukaddemesinde ifade etmeye çalıştığımız veçhile, bu mes'ele Bediüzzaman Said-i Nursî gibi bir mürşid-i ümmetin hayatını ilgilendirdiği için, çok dikkat ve titizlik içerisinde eğilip tahlilini yapmak mecburiyetindeyiz. Zira onun hayatı efsaneli mübalâğalara, delilsiz hikâyelere ihtiyacı olmıyacak ölçüde âlidir ve müstağnidir. Her zaman açık, alenî ve belli olan onun hayatı, gizlilik ve meçhullük kaldırmamaktadır. Bunun için burada ister istemez yine ortaya atılmış bu maddeleri tahlil için bir fasıl açmış bulunuyoruz:
Evet dikkat edilirse, sayın Cemal Kutay, Bediüzzaman Hazretleri’nin özellikle şu Balkan Harbi’ne iştiraki ve Doğu’dan getirmiş olduğu milis kuvvetlerinin başına geçişi hakkında ileri sürdüğü iddia, tek yoldan ve tek şahıstan rivayet yapılmaktadır. Bu rivayetin de tek adamı Eşref Sancar Kuşçubaşı’dır. Eşref Bey’in bunları kendisine anlattığını yazar. Yani tek râvi Eşref Bey.. ve tek şahid kendisi... Tabiî ravisi olduğu söylediği Eşref Bey, şimdi ahirettedir, dünyadan uzaktadır. Mes'eleyi tahkik için ma’nevî telefonumuz da yoktur ki, ahiretteki insanlarla muhabere edelim. Zira tek ravi Eşref Bey'dir.
Yine dikkat edilirse, C. Kutay Bey, Üstâd Bediüzzaman’la alâkalı yazılarını yazmadı, bekledi, bekledi.. ta Eşref Sancar Kuşçubaşı vefat etti, sonra yazdı ve yaydı. Bilmem, belki de bunlara herkes ister istemez inansın diye...
Amma hayır, biz böyle ravisi ölmüş, tek râvili bir habere ve hiç bir vesikası olmayan bir rivayete hemen inanamıyoruz. En azından bu rivayeti te'kid edip, ufacık da olsa belgelendirecek hârici bazı emareler ve Bediüzzaman'dan o rivayeti te'yid edecek bazı sızıntılar ve onun en yakın akraba ve talebelerinden ona dair bazı işaretler isteriz.
Yükleniyor...