Hane sahibi demiş:

- Biz emr-i İlahî namına ve adalet-i şer'iye hesabına hırsızın elini kesiyoruz.

Misafir dedi:

- Öyle ise, çoğunuzun bir eli olmamak lâzım gelir. Hane sahibi dedi:

- Ben elli yaşıma geldim. Bütün ömrümde bir tek el kesildiğini gördüm.

Misafir taaccûb etti. Dedi ki:

- Memleketimizde her gün elli adamı hırsızlık ettikleri için hapse sokuyoruz. Sizin buradaki adaletinizin yüzde biri kadar te'siri olmuyor.

Hane sahibi dedi:

- Siz büyük bir hakikatten ve acîb ve kuvvetli bir sırdan gaflet etmişsiniz, terk etmişsiniz. Onun için adaletin hakikatini kaybetmişsiniz. Maslahat-ı beşeriye yerine, adalet perdesi altında garazlar, zalimane ve tarafgirane cereyanlar müdahale eder, hükümlerin te'sirini kırar. O hakikatin sırrı budur:

Bizde bir hırsız elini başkasının malına uzattığı dakikada, hadd-i şer'înin icrasını tahattur eder. Arş-ı İlahî’den nazil olan emir hatırına gelir, imânın hassasiyle, kalbin kulağıyla Kelâm-ı Ezeli’den gelen ve hırsız elinin idamına hükmeden âyetini hissedip işitir gibi imânı ve i’tikadı heyecana ve hissiyat-ı ulviyesi harekete gelir. Ruhun etrafından, vicdanın derin yerlerinden o sirkat meyelânına hücum gibi bir halet-i ruhiye hasıl olur. Nefis ve hevesten gelen meyelân parçalanır, çekilir. Git gide o meyelan bütün bütün kesilir. Çünki yalnız vehim ve fikir değil, belki ma'nevî kuvveleri (akıl, kalb ve vicdan gibi) birden o hisse, o hevese hücum eder. Hadd-i şer'îyi tahattur ile, ulvî zecr ve vicdanî bir yasakçı o hissin karşısına çıkar, susturur.

Evet imân, kalbde, kafada daimî bir ma'nevî yasakçı bıraktığından, fena meyelanlar hisden, nefisden çıktıkça; “Yasaktır!” der tardeder, kaçırır.

Evet insanın fiilleri kalbin, hissin temayülâtından çıkar. O temayülât, ruhun ihtisasatından ve ihtiyacatından gelir. Ruh ise, imân nuruyla harekete gelir, hayır ise yapar, şer ise kendini çekmeye çalışır. Daha kör hisler onu yanlış yola sevk edip mağlub etmez.

Elhasıl: Hadd ve ceza, emr-i ilahî ve adalet-i Rabbaniye namına icra edildiği vakit, hem ruh, hem akıl, hem vicdan, hem insaniyetin mahiyetindeki latifeleri müteessir ve alâkadar olur. İşte bu mânâ içindir ki; elli senede bir ceza, sizin her gün müteaddit hapsinizden ziyade bize faide

Yükleniyor...