Bu temsilde o masum çocuğun imânından gelen kahramanlık gibi; bin senede İslâm taifelerinin bir kaç aşiretinin, (Türk ve Türkleşmiş milletlerin) kalbinde yerleşen imân ve itikad cihetiyle, rû-yı zeminde yüz mislinden ziyade devletlere, milletlere karşı imânından gelen bir kahramanlıkla; İslâmiyet ve kemalât-i maneviyenin bayrağını Asya ve Afrika'da ve yarı Avrupa'da gezdiren.. ve “Ölsem şehidim, öldürsem gaziyim” deyip ölümü gülerek karşılamakla beraber, dünyadaki müteselsil düşman hadisatlara karşı, hatta mikroptan, kuyruklu yıldızlara kadar beşerin küllî istidadına karşı düşmanlık vaziyetini alan o dehşetli şimendiferlerin tehditlerine karşı, imânın kahramanlığıyla mukabele edip korkmayan.. kaza ve kader-i İlahiye’ye karşı imânın teslimiyetiyle korkmak, dehşet almak yerinde, hikmet ve ibret ve bir nevi' saadet-i dünyeviyeyi kazanan, başta Türk ve Arap taifeleri ve bütün Müslüman kabileleri, o masum çocuk gibi fevkalâde bir manevi kahramanlık gösterdikleri gösteriyor ki; istikbalin hâkim-i mutlakı, âhirette olduğu gibi, dünyada da İslâmiyet milliyetidir.

O iki temsille, o iki acip kahramanın pek acîb korku ve telâşlarına ve elemlerine sebep, onların adem-i i’tikadları ve cehaletleri ve dalaletleri olduğu gibi; Risale-i Nur'un yüzer hüccetlerle ispat ettiği bir hakikatı ki; Hutbe-i şamiye'nin mukaddemesinde bir iki misali söylenmiş, mesele şudur ki:

Küfür ve dalâlet, bütün kâinatı ehl-i dalâlete binler müthiş düşmanlar taifeleri ve silsileleri gösteriyor. Kör kuvvet, serseri tesadüf, sağır tabiat elleriyle manzume-i şemsiyeden tut, ta kalbdeki verem mikroplarına kadar binler taife düşmanlar, biçare beşere hücum ettiklerini ve insanın câmi' mahiyeti ve küllî isti'dadatı ve hadsiz ihtiyacatı ve nihayetsiz arzularına karşı mütemadiyen korku, elem, dehşet ve telâş vermesiyle; küfür ve dalâlet bir cehennem zakkumu olduğunu ve bu dünyada da sahibini bir cehennem içine koyduğunu; din ve imândan hariç binler fen ve terakkiyat-ı beşeriye, o Rüstem ve Herkül'ün kahramanlıkları gibi beş para fayda vermediğini, yalnız ibtal-ı his nev'inden muvakkaten o elim korkuları his etmemek için sefahet ve sarhoşlukla şırınga ediyor.

İşte imân ve küfrün muvazenesi, ahirette cennet ve cehennem gibi meyveleri ve neticeleri verdiği gibi; dünyada da imân, bir manevî cenneti te'min ve ölümü bir terhis tezkeresine çevirmesini; ve küfür dünyada dahi bir manevî cehennem ve hakikî saadet-i beşeriyeyi mahvetmesi ve ölümü bir idam-ı ebedî mahiyetine getirmesini kat'î ve his ve şuhuda istinad eden Risale-i Nur’un yüzer hüccetlerine havale edip, kısa kesiyoruz.

Yükleniyor...