eden ilmî, mantikî delillerle ispat eder ki: Avrupalının terakkisi dinden gelen bir faziletleri olmadığını, belki iki sebeb ve itici kuvvet onları maddeten terakkiye sevk ettiğini... Bu sebeplerden birisi: maddi ve coğrafi, ikincisi de: manevi ve ihtiyacî olduğunu ispat ederek, yine ye'sin ve ümitsizliğin burnunu kıran delil ve burhan yumruklarını görüyoruz ve hakeza!..

İstanbul'DAN VAN'A OLAN SEYAHATiNiN SEYRi

Sene 1910

Yukarlarda kaydedildiği veçhile, Bediüzzaman Hazretleri 1910 yılı Mart başlarında İstanbul'dan ayrıldıktan sonra, vapurla Karadeniz sahilini ta'kiben İnebolu ve nihayet Batum yoluyla Tiflis'e kadar gider. Tiflis'te meşhur şeyh Sanan Tepesi’ne çıkarak âfâkı seyretmekte iken, bir Rus hafiyesi yanına gelir.

Ve buradan itibaren hadiseyi bizzat Bediüzzaman'dan dinliyoruz. 1920'de İstanbul'da bastırdığı Sünûhat isimli eserinin zeyli olan “Teşhis-ül İllet” risalesinde bu hikayeyi şöyle anlatır:

“Bir hikâye: Bundan on sene evvel(216) Tiflis'e gittim. şeyh Sanan Tepesi’ne çıktım. Dikkatle temaşa ediyordum. Bir Rus(217) yanıma geldi, dedi:

- Neye böyle dikkat ediyorsun?

Dedim: Medresemin plânını yapıyorum.

Dedi: Nerelisin?

Bitlisliyim dedim. Dedi: Bu Tiflis'tir:

Dedim: Bitlis Tiflis birbirinin kardeşidir

Dedi: Ne demek?

Dedim: Asya'da, Alem-i İslâm'da üç nur birbiri arkası sıra inkişafa başlıyor:(218) Sizde, birbiri üsünde üç zulmet inkışaa(219) başlayacaktır. şu perde-i müstebidane yırtılacak, takallus edecek.(220) Ben de gelip burada medresemi yapacağım.

Yükleniyor...