Evet, bu ibarenin ifade ettiği teşbihli beyanında; 31 Mart hadisesinin başlamasından onbir gün sonra, İstanbul’a gelen Hareket Ordusu’nun isyanı bastırmasını müteakib, Mayıs ayında yapılan zulümlu idamlara, tenkillere bir işarettir.
Bu, şunu ifade eder ki; bu iki ayda yapılan kargaşalıklar, isyanlar ve sonra da icra edilen zulümler, tenkiller ve tecziyeleri gayr-i vakî' sayarak, umumî bir müsalâha cihetine gidilmeli. Millete karşı umumî bir af çıkarmalı, özür dilemeli. Ta, ki kalblerdeki kin ve adavetler izale olsun. Yoksa intikam hırsıyla zulümlere, tenkillere devam edilecek ise, ben artık İstanbul'dan veda' edeceğim demektedir.
Nitekim Bediüzzaman Hazretleri arzuladığı umumî müsalâha ve affı görmediği için, az müddet sonra İstanbul'dan veda' ederek şark'a dönmüştür.
İstanbul’dan Van’a
Üstâd’ın İstanbul’dan şark’a dönüş için ayrıldığı tarihi, hangi ayda olduğu ve Bediüzzaman'ın mahkemeden beraatinden sonra İstanbul'da ne kadar zaman kaldığı kesin belli olmamakla beraber, onun hayatiyle ilgili yazılan bütün tarihçeler, 31 Mart hadisesi Divan-ı Harbi’nden beraatinden sonra, İstanbul’da fazla durmadığını kaydederler. Lâkin bu fazla olmayan ne kadardır kimse bir şey yazmamıştır. Amma bilâhare İnebolulu merhum Ahmed Nazif Çelebi'nin 1939'larda kaleme aldığı bir yazısında, Bediüzzaman’ın 1326 Rumi (1910) yılında İnebolu’ya uğrayarak geçtiğini kaydeder. .
Eğer bu seyahat 1326 senesinin hemen başında gerçekleşmişse, Miladi Mart ayı ortalarında olmuş oluyor. 31 Mart hadisesi Miladî 13 Nisan 1909’da olduğuna göre, isyan hareketinin onbir günlük devamı buna eklense, 24 Nisan 1909 olur. Bundan sonra Divan-ı Harb Mahkemesi’nin kurulması ve i’dam ve tenkillere başlaması, Rumi Mayısın başlarında, miladînin ortalarında olmakla; Bediüzzaman Hazretleri’nin bir ay kadar hapis müddeti ve Divan-ı Harb’teki duruşma ve müdafaaları dahil hepsi 25 Mayıs 1909'da neticelenmiştir. Buna göre, mahkemeden beraattan sonra İstanbul'da on ay kadar daha kalmış olduğu ortaya çıkmış olur. Üstâd’ın hayatını yazan eski ve yeni talebeleri onun İstanbul'dan bu ayrılış tarihini, ayını ve gününü yazmadıkları için, ister istemez İnebolulu merhum Ahmed Nazif Çelebi'nin yazdığına istinad ettirerek; Bediüzzaman’ın 1910 yılı Mart ayının, ilk günlerinde İstanbul'dan ayrıldığını kaydedeceğiz.
Bu hesaba göre, Bediüzzaman Hazretleri İstanbul’a şu ilk gelişi olan 1908'in başı ve ayrılışı olan 1910'un Mart başı arasındaki zaman, iki sene üç ay kadar bir zaman olduğu ortaya çıkar.
Bu, şunu ifade eder ki; bu iki ayda yapılan kargaşalıklar, isyanlar ve sonra da icra edilen zulümler, tenkiller ve tecziyeleri gayr-i vakî' sayarak, umumî bir müsalâha cihetine gidilmeli. Millete karşı umumî bir af çıkarmalı, özür dilemeli. Ta, ki kalblerdeki kin ve adavetler izale olsun. Yoksa intikam hırsıyla zulümlere, tenkillere devam edilecek ise, ben artık İstanbul'dan veda' edeceğim demektedir.
Nitekim Bediüzzaman Hazretleri arzuladığı umumî müsalâha ve affı görmediği için, az müddet sonra İstanbul'dan veda' ederek şark'a dönmüştür.
İstanbul’dan Van’a
Üstâd’ın İstanbul’dan şark’a dönüş için ayrıldığı tarihi, hangi ayda olduğu ve Bediüzzaman'ın mahkemeden beraatinden sonra İstanbul'da ne kadar zaman kaldığı kesin belli olmamakla beraber, onun hayatiyle ilgili yazılan bütün tarihçeler, 31 Mart hadisesi Divan-ı Harbi’nden beraatinden sonra, İstanbul’da fazla durmadığını kaydederler. Lâkin bu fazla olmayan ne kadardır kimse bir şey yazmamıştır. Amma bilâhare İnebolulu merhum Ahmed Nazif Çelebi'nin 1939'larda kaleme aldığı bir yazısında, Bediüzzaman’ın 1326 Rumi (1910) yılında İnebolu’ya uğrayarak geçtiğini kaydeder. .
Eğer bu seyahat 1326 senesinin hemen başında gerçekleşmişse, Miladi Mart ayı ortalarında olmuş oluyor. 31 Mart hadisesi Miladî 13 Nisan 1909’da olduğuna göre, isyan hareketinin onbir günlük devamı buna eklense, 24 Nisan 1909 olur. Bundan sonra Divan-ı Harb Mahkemesi’nin kurulması ve i’dam ve tenkillere başlaması, Rumi Mayısın başlarında, miladînin ortalarında olmakla; Bediüzzaman Hazretleri’nin bir ay kadar hapis müddeti ve Divan-ı Harb’teki duruşma ve müdafaaları dahil hepsi 25 Mayıs 1909'da neticelenmiştir. Buna göre, mahkemeden beraattan sonra İstanbul'da on ay kadar daha kalmış olduğu ortaya çıkmış olur. Üstâd’ın hayatını yazan eski ve yeni talebeleri onun İstanbul'dan bu ayrılış tarihini, ayını ve gününü yazmadıkları için, ister istemez İnebolulu merhum Ahmed Nazif Çelebi'nin yazdığına istinad ettirerek; Bediüzzaman’ın 1910 yılı Mart ayının, ilk günlerinde İstanbul'dan ayrıldığını kaydedeceğiz.
Bu hesaba göre, Bediüzzaman Hazretleri İstanbul’a şu ilk gelişi olan 1908'in başı ve ayrılışı olan 1910'un Mart başı arasındaki zaman, iki sene üç ay kadar bir zaman olduğu ortaya çıkar.
Yükleniyor...