eder. şayet hapiste kalsam, böyle hürriyeti lâfızdan ibaret bulunan bir hükûmetin en rahat mevkii hapishane olsa gerektir. Mazlumiyetle ölmek, zâlimiyetle yaşamaktan daha hayırlıdır:
Bunu da derim ki: Bazı kabahatli adam,(191) kabahatini setr için başkasını jurnal veya buranın hali gibi müdahane eder. şimdiki hafiyeler(192) eskisinden beterdirler. Bunların sadakatine nasıl itimad olunur. Hem de cerbeze ile insan adalet yaparken zulme düşüyor. Zira insan kusursuz olmaz. Fakat zaman-ı medid (uzun zaman) ve efrâd-ı kesire içinde ve tahallül-i mehasinle (kusurların arasına iyiliklerin girmesiyle) ta'dil olunan, müteferrik kusurları cerbeze ile cem'edip, bir zaman-ı vâhidde, bir şahs-ı vâhidden sudûrunu tevehhüm ederek şedid cezaya müstehak görür. Halbuki bu bir zulm-ü azimdir.(193)
İşte Bediüzzaman Hazretleri, müdafaatının giriş bölümünü böylece bitirdikten sonra, “onbirbuçuk cinayet” ismi altında sıraladığı pek büyük, cihan değer dinî, vatanî ve millî hizmetlerini delil ve ispata dayandırarak, istifham-ı inkarî-i taaccübî mânâsı ile; Birinci Divan-ı Harb Mahkemesi reisi Hurşit Paşa'nın yüzüne karşı anlatmaya başlar. Mahkeme hey'eti dehşet ve hayret içinde Bediüzzaman'ı dinler.
Biz buraya o “onbir buçuk cinayet” başlığı altındaki büyük hizmetler manzumesinin yalnız meallerinin bir fihristesini alıp, tafsilatını esere ve zaman zaman vesikalık itibariyle bu kitaba alınan parçalarına havale edeceğiz:
Her bir “Cinayet” başlığı altındaki azim hizmetlerinin yâdından sonra “demek cinayet ettim” şeklinde bağlanmıştır.
“Birinci Cinayet: Hürriyetin i'lânının ilk günlerinde, şark vilâyetlerine çektiği altmış adet telgraflar mevzuudur. Hürriyetin i'lânı ile birlikte, ba'zı ulema ve meşayih arasında, özellikle şark vilâyetlerinde, Hürriyet ve Meşrûtiyet'in dine tamamen zıd ve şeriate aykırı zannedilmesi neticesi, memleketin içinde muhtemel karışıklıkların ve isyanların önlenmesi, teskin edilmesi gayesiyle, bir Bediüzzaman Molla Said-i meşhur olarak onlara o telgraflarla Meşrûtiyet'in şeriat’e -asıl itibariyle- aykırı tarafının olmadığını, hüsn-i telâkki ile onu meşruiyyet şeklinde kabul etmelerini telkin ederek, heyecan ve hiddetlerini teskin etmesi hizmetidir. Nitekim, aslında Hürri-yet’e karşı olup, bilahare bazı idarecilerin kötü hareketini bahane ederek 1913 baharında patlak veren Hizanlı şeyh Selim'in Bitlis civarındaki isyan hareketi bunun bir tezahürüydü.
Bunu da derim ki: Bazı kabahatli adam,(191) kabahatini setr için başkasını jurnal veya buranın hali gibi müdahane eder. şimdiki hafiyeler(192) eskisinden beterdirler. Bunların sadakatine nasıl itimad olunur. Hem de cerbeze ile insan adalet yaparken zulme düşüyor. Zira insan kusursuz olmaz. Fakat zaman-ı medid (uzun zaman) ve efrâd-ı kesire içinde ve tahallül-i mehasinle (kusurların arasına iyiliklerin girmesiyle) ta'dil olunan, müteferrik kusurları cerbeze ile cem'edip, bir zaman-ı vâhidde, bir şahs-ı vâhidden sudûrunu tevehhüm ederek şedid cezaya müstehak görür. Halbuki bu bir zulm-ü azimdir.(193)
İşte Bediüzzaman Hazretleri, müdafaatının giriş bölümünü böylece bitirdikten sonra, “onbirbuçuk cinayet” ismi altında sıraladığı pek büyük, cihan değer dinî, vatanî ve millî hizmetlerini delil ve ispata dayandırarak, istifham-ı inkarî-i taaccübî mânâsı ile; Birinci Divan-ı Harb Mahkemesi reisi Hurşit Paşa'nın yüzüne karşı anlatmaya başlar. Mahkeme hey'eti dehşet ve hayret içinde Bediüzzaman'ı dinler.
Biz buraya o “onbir buçuk cinayet” başlığı altındaki büyük hizmetler manzumesinin yalnız meallerinin bir fihristesini alıp, tafsilatını esere ve zaman zaman vesikalık itibariyle bu kitaba alınan parçalarına havale edeceğiz:
Her bir “Cinayet” başlığı altındaki azim hizmetlerinin yâdından sonra “demek cinayet ettim” şeklinde bağlanmıştır.
“Birinci Cinayet: Hürriyetin i'lânının ilk günlerinde, şark vilâyetlerine çektiği altmış adet telgraflar mevzuudur. Hürriyetin i'lânı ile birlikte, ba'zı ulema ve meşayih arasında, özellikle şark vilâyetlerinde, Hürriyet ve Meşrûtiyet'in dine tamamen zıd ve şeriate aykırı zannedilmesi neticesi, memleketin içinde muhtemel karışıklıkların ve isyanların önlenmesi, teskin edilmesi gayesiyle, bir Bediüzzaman Molla Said-i meşhur olarak onlara o telgraflarla Meşrûtiyet'in şeriat’e -asıl itibariyle- aykırı tarafının olmadığını, hüsn-i telâkki ile onu meşruiyyet şeklinde kabul etmelerini telkin ederek, heyecan ve hiddetlerini teskin etmesi hizmetidir. Nitekim, aslında Hürri-yet’e karşı olup, bilahare bazı idarecilerin kötü hareketini bahane ederek 1913 baharında patlak veren Hizanlı şeyh Selim'in Bitlis civarındaki isyan hareketi bunun bir tezahürüydü.
Yükleniyor...