31 MART VAK'ASI NASIL BAşLADI

Yukarıda gerek Bediüzzaman'dan, gerekse diğer tarihçilerden nakledilerek sıralanan bütün o sebep ve hallerin verdiği reaksiyon neticesinde, gele gele, Rumî 31 Mart 1325 salı günü (13 Nisan 1909) Meşrûtiyet muhafızları olan avcı taburlarının kendi zabitlerini kışlalara kapattıktan sonra, gece yarısına doğru Sultan Ahmed ve Ayasofya camileri meydanında kalabalık bir insan yığını toplattırmaya başlarlar. Bilâhare de o zamanki, meclis binasına doğru yürüyerek meclisi kuşatırlar. Zamanın sadrazamı Hüseyin Hilmi Paşa ile Meclis-i Meb'usan Reisi Ahmet Rıza Bey'in istifalarını ve İttihadçıların nefyini ve alay zabitlerinin vazifeye iadelerini istemişlerdir. Bu arada Adliye Nazırı Nazım Paşa, Ahmet Rıza Bey zannedilerek öldürüldüğü gibi, Lazkiye meb'usu Emir şekib Arslan da, muharrir Hüseyin Cahit sanılarak vurulur.

Bu isyan ve ayaklanmaya; 31 Mart hadisesinin tekevvününe sebep olan davranış ve hallerin her sınıf insana verdiği umumî bir reaksiyon neticesinde, askerden, zabitten, ulemâdan, halktan her çeşidi katılmışlardır. Bu isyan ve kargaşa 31 Mart 1325'den başlayıp, ta 11 Nisan 1325 gününe kadar (24 Nisan 1909) devam etmiştir. Bu kargaşa esnasında daha evvel Yıldız Sarayı'nı topa tutmak hevesinde bulunan Âsâr-i Tevfik Süvari Reisi Ali Kabulî Bey, onun kendi bahriyelileri tarafından Yıldız Sarayı’na yakın bir yere götürülerek orada öldürüldü. Bu arada “Tanin” ve “şûra-yı Ümmet” gibi gazetelerin idarehâneleri de tahrib edilmişti. Onbir gün devam eden bu kargaşa ve anarşi, nihayet Selanik'ten hareket edip gelen, Hareket Ordusu ve başında bulunan Mahmut şevket Paşa İstanbul’u kuşatarak duruma hâkim olmasıyla son bulmuştur.

31 Mart hadisesinin isyanını bastırmaya gelen Hareket Ordusu'na karşı direnen isyancı kuvvetler ile, ordu arasında çıkan çatışmalarda ne kadar insanın öldüğü veya yaralandığı hakkında maalesef bir bilgimiz yoktur. Amma Hareket Ordusu'nun herhalde kısa bir zaman içinde şehre hâkim olduğu ve isyanı bastırdığı kesindir.

31 MART GüNüNDE BEDiüZZAMAN

Bediüzzaman Hazretleri, 31 Mart gününde müşahede ettiği çok acı manzara üzerine “Makri” köyü (Bakırköyü) tarafına çekildiği hakkında, bilâhare Divan-ı Harb Mahkemesi’nde şöyle der:

“Martın 31'inci gününde dehşetli hareketi iki-üç dakika uzaktan temaşa ettim. Müteaddit metalibi (istekleri) işittim. Fakat elvan-ı seb'a (yedi renk) sür'atle çevrilse, yalnız beyaz göründüğü gibi, sair fesadatı binden bire indiren ve avamı anarşilikten kurtaran ve efrâd elinde kalan

Yükleniyor...