Merhum Salih Yeşil’in mektubunun sualler bölümünde Merhum Mehmed Akif ve Dar-ül Hikmet a’zâsı Mehmed şevketî(17) Efendi’den bizzât dinlediği mühim notlarının varlığından bahsetmiş.. Ve Üstâd’ın hal tercümesini bu zâtların verdikleri malûmata bina ederek yazacağını yazmış. Demek ki, merhum Mehmet Akif ile Mehmed şevketî Efendi’nin, Hazret-i Üstâd’ın hayatiyle ilgili çok şeyler bildikleri anlaşılıyor. Nitekim Salih Yeşil, o zamanın İçişleri Bakanı Hilmî Uran’a yazdığı bir mektubunda, Hazret-i Üstâd için Mehmet Akif in sözlerini şöylece kaydetmiştir:
“şair-i meşhur Mehmed Akif Bey merhumun rivayetine nazaran; Mısır’ın en ma’ruf ulemasından olan ve Garb’ın müteaddit lisan ve felsefesine âşina bulunan Üstâd-ı A’zam Abdülazîz Çaviş’in, yirmi küsûr sene evvelisi “EI-Ehram” ceridesindeki “Said hakkında” yazdığı “Fatîn-ül-Asr” başlıklı makalesini okuyan ve kendisiyle bizzât görüşen ilim adamları, bu zâtın ilmî kudretini ve İlâhî mesleğini takdir edebilirler...(18)”
İşte böylece, tarihçe-i hayatın yazılma işi için Hazret-i Üstâd’la müşavere ve müzakereler sürmekte iken, Afyon hapsi hadisesi zuhûr etti. İki buçuk sene kadar bir zaman onu te’hire uğrattı. 1950 senesi ortalarında bu çalışmalar yeniden canlandı. Bu defa Üniversiteli Nûr talebeleri el attılar ve çok kısaca bir tarihçe yazdılar. 1951’de İnebolu evvelâ yeni harfle daktilo edip teksir makinesiyle 530 adet çıkarttı. 1952’de ise, yine hem İnebolu, hem Isparta bunu eski harflerle ve teksir makinesiyle çoğalttılar. Aynı senede Eşref Edip Bey Üstâd’ın bazı fotoğraflarını da elde ederek, yazılanları bir derece piyasa lisanına uygulıyarak tab’ ettirdi.. Ve nihayet 1958’de Üstâd’ın Büyük Tarihçe-i Hayatı Ankara’da basıldı. Cenâb-ı Hakk cümlesinden râzı olsun. Amin...
Bu uzun izahlardan sonra şunu deriz ki; Hazret-i Üstâd’ın büyük tarihçe-i hayatını hazırlayan Bediüzzaman’ın hizmetkârlığı gibi ulvî bir şeref ve keramete mazhar olmuş sadık Nûr talebelerinin, aynı kitabın(*) giriş kısmında;
“şair-i meşhur Mehmed Akif Bey merhumun rivayetine nazaran; Mısır’ın en ma’ruf ulemasından olan ve Garb’ın müteaddit lisan ve felsefesine âşina bulunan Üstâd-ı A’zam Abdülazîz Çaviş’in, yirmi küsûr sene evvelisi “EI-Ehram” ceridesindeki “Said hakkında” yazdığı “Fatîn-ül-Asr” başlıklı makalesini okuyan ve kendisiyle bizzât görüşen ilim adamları, bu zâtın ilmî kudretini ve İlâhî mesleğini takdir edebilirler...(18)”
İşte böylece, tarihçe-i hayatın yazılma işi için Hazret-i Üstâd’la müşavere ve müzakereler sürmekte iken, Afyon hapsi hadisesi zuhûr etti. İki buçuk sene kadar bir zaman onu te’hire uğrattı. 1950 senesi ortalarında bu çalışmalar yeniden canlandı. Bu defa Üniversiteli Nûr talebeleri el attılar ve çok kısaca bir tarihçe yazdılar. 1951’de İnebolu evvelâ yeni harfle daktilo edip teksir makinesiyle 530 adet çıkarttı. 1952’de ise, yine hem İnebolu, hem Isparta bunu eski harflerle ve teksir makinesiyle çoğalttılar. Aynı senede Eşref Edip Bey Üstâd’ın bazı fotoğraflarını da elde ederek, yazılanları bir derece piyasa lisanına uygulıyarak tab’ ettirdi.. Ve nihayet 1958’de Üstâd’ın Büyük Tarihçe-i Hayatı Ankara’da basıldı. Cenâb-ı Hakk cümlesinden râzı olsun. Amin...
Bu uzun izahlardan sonra şunu deriz ki; Hazret-i Üstâd’ın büyük tarihçe-i hayatını hazırlayan Bediüzzaman’ın hizmetkârlığı gibi ulvî bir şeref ve keramete mazhar olmuş sadık Nûr talebelerinin, aynı kitabın(*) giriş kısmında;
Yükleniyor...