Açıkça görüldüğü gibi, kendisinin bütün Avrupa’ya harb-i iktisadî açarak boykot içinde olduğunu söylemekte, hamalların da Avusturya’ya karşı boykotajlarını istihsan edip takdir etmektedir.
İTTİHAD ve TERAKKÎ’den NEFRETİ
Hazret-i Bediüzzaman’ın millî ve vatanî hizmetlerinin bazılarının belge ve vesikalarını böylece tesbit edip kaydettikten sonra, dönüp yine onun bu dönemdeki hayat seyrini ve başka hizmet nümunelerini temaşa edelim:
Evet, yukarıda bir nebze bahsi geçmiş İttihad ve Terakkî Cemiyeti’nin ilk ve heyecanlı döneminde hâkim durumunda olan ve Batıcılık mefküresi çizgisinde yürüyen gurubu ile de 17 Ekim 1908’e kadar Bediüzzaman Hazretleri ihtilât içinde olmuş, onları doğru yola, hakka irşad için lâzım gelen nasihatleri yapmış.. ve söylediklerini hep ispat ederek anlatmıştır. İslâm dini gerçeklerine dönmelerini tavsiye etmiş ve ikazlarda bulunmuştur. Lâkin Jön-Türklerin(121) içinde gizliden gizliye rol oynayan mason komitesi ve buna uyup tamamen Batıcı zihniyet taşıyanlar ise, Bediüzzaman’ı kendi ideolojileri doğrultusunda alet edemiyeceklerini kesin şekilde anlayınca, ondan tamamen koptular ve artık onun düşmanı oldular. Pek tabii olarak, Bediüzzaman Hazretleri de İttihad ve Terakkicilerin içindeki bu dinsizlere karşı şiddetli muhalefet tavrını aldı ve onlardan nefret etti.
Hazret-i Üstâd, çok zaman sonra bu meseleye dair şöyle bir hakikat beyân etmektedir:
“... Eski Said’in İttihad ve Terakkî komitesine şiddet-i muhalefeti ile beraber, onların hükûmetine ve bilhassa orduya karşı tarafgirane yüksek takdirâtı ve iltizamları ise, bir hiss-i kablel- vuku’ ile yağı içinde bulunan o cemaat-i askeriyede ve o cem’iyet-i milliyede bir milyona yakın evliya mertebesinde olan şühedanın, altı-yedi sene sonra tezahür edeceğini hissetmiş.. İhtiyarsız olarak meşrebine muhalif olanlara dört sene tarafgir bulunmuş. Sabık harb-i umumi çalkaması ile, o mübarek yağı alındı. Yağı alınmış bir ayrana döndü. Yeni Said dahi, eski Said’e muhalefet edip mücahedesine döndü” (Kastamonu-ilk Ankara baskısı-1958, s: 47)
Hazret-i Üstâd’ın bu beyân tarzından anlaşıldığı gibi, o dönem hayatında görülen çeşitli hizmet ve faaliyetlerinde de görülmüştür ki; gerçekten İttihad ve Terakki içindeki dinsiz bir güruhun ifsadatlarına zerre kadar perva etmeden muhalefet ettiği gibi, fakat aynı zamanda o zamanki hükümet ve orduya karşı da hep takdirkâr bulunmuş, dost kalmıştır. Hatta onu Divan-ı
İTTİHAD ve TERAKKÎ’den NEFRETİ
Hazret-i Bediüzzaman’ın millî ve vatanî hizmetlerinin bazılarının belge ve vesikalarını böylece tesbit edip kaydettikten sonra, dönüp yine onun bu dönemdeki hayat seyrini ve başka hizmet nümunelerini temaşa edelim:
Evet, yukarıda bir nebze bahsi geçmiş İttihad ve Terakkî Cemiyeti’nin ilk ve heyecanlı döneminde hâkim durumunda olan ve Batıcılık mefküresi çizgisinde yürüyen gurubu ile de 17 Ekim 1908’e kadar Bediüzzaman Hazretleri ihtilât içinde olmuş, onları doğru yola, hakka irşad için lâzım gelen nasihatleri yapmış.. ve söylediklerini hep ispat ederek anlatmıştır. İslâm dini gerçeklerine dönmelerini tavsiye etmiş ve ikazlarda bulunmuştur. Lâkin Jön-Türklerin(121) içinde gizliden gizliye rol oynayan mason komitesi ve buna uyup tamamen Batıcı zihniyet taşıyanlar ise, Bediüzzaman’ı kendi ideolojileri doğrultusunda alet edemiyeceklerini kesin şekilde anlayınca, ondan tamamen koptular ve artık onun düşmanı oldular. Pek tabii olarak, Bediüzzaman Hazretleri de İttihad ve Terakkicilerin içindeki bu dinsizlere karşı şiddetli muhalefet tavrını aldı ve onlardan nefret etti.
Hazret-i Üstâd, çok zaman sonra bu meseleye dair şöyle bir hakikat beyân etmektedir:
“... Eski Said’in İttihad ve Terakkî komitesine şiddet-i muhalefeti ile beraber, onların hükûmetine ve bilhassa orduya karşı tarafgirane yüksek takdirâtı ve iltizamları ise, bir hiss-i kablel- vuku’ ile yağı içinde bulunan o cemaat-i askeriyede ve o cem’iyet-i milliyede bir milyona yakın evliya mertebesinde olan şühedanın, altı-yedi sene sonra tezahür edeceğini hissetmiş.. İhtiyarsız olarak meşrebine muhalif olanlara dört sene tarafgir bulunmuş. Sabık harb-i umumi çalkaması ile, o mübarek yağı alındı. Yağı alınmış bir ayrana döndü. Yeni Said dahi, eski Said’e muhalefet edip mücahedesine döndü” (Kastamonu-ilk Ankara baskısı-1958, s: 47)
Hazret-i Üstâd’ın bu beyân tarzından anlaşıldığı gibi, o dönem hayatında görülen çeşitli hizmet ve faaliyetlerinde de görülmüştür ki; gerçekten İttihad ve Terakki içindeki dinsiz bir güruhun ifsadatlarına zerre kadar perva etmeden muhalefet ettiği gibi, fakat aynı zamanda o zamanki hükümet ve orduya karşı da hep takdirkâr bulunmuş, dost kalmıştır. Hatta onu Divan-ı
Yükleniyor...