OSMANLI HİLÂFETİ’NİN DEVAMI İÇİN

Bir de, Bediüzzaman Hazretleri’nin üzerinde en çok durduğu ve idamesini istediği mevzu’, Osmanlı Hilâfeti’nin devamını ve bu cami’a içinde İttihad-ı İslâm mefküresini gerçekleştirmek olmuştu. Bu da’vanın örnekleri çoktur. Hatta denilebilir ki; Bediüzzaman’ın cihan çapındaki dinî ve millî hizmetlerinden ve peşinden koştuğu mefkürelerinden en başta geleni bu idi. Dolayısıyla bu konuda neşrettiği makale ve kitaplarında çok örnek yazıları vardır.

Mesela: Prens Sabahaddin Bey’in “Adem-i merkeziyet” tezine karşı açık cevabî makalesinin bir bölümünde şunlar yazılı:

“... Her kavmin mabihil-i bekası olan âdât ve lisan-ı kavmiyeye ve isti’dad-ı efkâra muvafık, hükûmet teşebbüsata başlamalıdır. Ta ki, makine-i terakkiyat-ı medeniyetin buharı hükmünde olan müsabakayı intac edecek bir hiss-i rekabet peyda olabilsin. Yoksa, bu revabıt ve mecarayı fekkedecek “Adem-i merkeziyet” fikri.. veyahut onun emmi zadesi unsura mahsus “Siyasî kulüpler”, -zâten merkezden nefret var- istibdat cihetiyle ve şiddet-i ihtilâf-ı unsur ve mezheb sebebiyle, birden kuvve-i anil- merkeziyeye inkılâb edeceğinden; “Tevsi-i me’zuniyet” kabına, vahşetin galeyaniyle sığmayacağından, Osmanlılık ve Meşrutiyetin perdesini birden feveran ile yırtacak bir muhtariyete.. ve sonra istiklaliyete.. Ve sonra Tavaif-i mülûk sûretini giydiğinden, hiss-i rekabet dâiyesiyle vahşetin ve adem-i müsâvatın mahsulü olan fikr-i istilâ yardımıyla bir mücadele-i keşmekeş intac edeceğinden, öyle bir zenb-i azîm olur ki; hürriyetteki hasene-i uzmaya; menafi-i umumiye mizaniyle tartılsa müvazi, belki ağır gelecektir.”(113)

Bunun şimdiki Türkçe ile azıcık izahı icab ederse(114) şöyledir:

- Osmanlı camiasında bulunan çeşitli ırklara mensub milletlerin herbirisinin kendine mahsus örf, âdet, lisan ve geleneği olduğu kadar, her bir milletin ayrı bir kabiliyet ve isti’dadı ve ona göre fıkir ve düşüncesi vardır. Bu, her bir milletin onunla millet olarak devam edebilmesinin bir lazımı ve gereğidir. Bu ayrı ayrı milletlerin çeşitli örf, adet ve lisanlarına uygun gelen veya bunların muvafık buldukları ve onların fıtrî ahenklerine hoş gelen işler ve hizmetler hususunda, o paralelde hükûmet teşebbüslere başlamalıdır. Ta ki, medeniyet ve terakkinin, makinesinin buharı hükmünde olan rekabet hissini doğursun. O da serbest müsabakayı netice versin.

Yükleniyor...