Bediüzzaman’ın Ayasofya’daki hitabesi elbetteki bu bir iki cümleden ibaret değildir. Fakat hitabesinin özeti ve mevzuunun hülâsası budur.

Ayasofya’da yapılan bu büyük içtima’, elli bin(*) kişiden fazla imiş. Bediüzzaman Hazretleri bu elli bin kişilik cemaata, hem de çeşitli ve muhtelif fikir sahiblerinden ve mütecessis niyetler taşıyan bir sürü insandan müteşekkil bir kalabalığa hitab etti. Herkes pür-dikkat ve huzur ile Üstâdı dinliyordu. Çok açık ve sarih olarak, pervasız ve endişesiz bir şekilde nutkunu okuyordu.

Bazı rivayetlere göre, Bediüzzaman’ın arkadaşlarından bir zât, cami’ giriş kapısına yakın bir yerde oturmuşken, onun pervasız ve celâdetli nutkunun bazı cümlelerinden dehşet almış.. tam o sırada, Bediüzzaman nutkunun burasında “Kabr-i kalbten hakaik çıplak çıkıyor, nâmahrem olanlar nazar etmesin” şeklinde serd-i kelâm etmiştir. Bu ifade, dinleyiciler arasında hafiyecilik yapanlara bir cevab olduğu gibi, sözlerinin şiddet ve celâdetinden dehşet alanlara da, bir çeşit cevab teşkil ediyordu. O cümlenin mânâsı: Kalbin derinliklerinden gerçekler kefensiz bir şekilde, olduğu gibi çıkmaktadırlar. Edebiyat veya kelâm rüşveti gibi perdelere sarılmadan mücerred hakikatlar çıplak olarak zuhur ediyor. Bu hakikatleri hazmedemiyenler veya korku ve telâş içinde dinliyenler dinlemesinler.

BİR şAHİD’İN İFADESİ

Bu hadisenin şahidlerinden birisi 1950’lerde Ankara’da Müftülük yapmış Erzurum veya Erzincan’lı Sadık Başgüzel Efendi’dir. O sıra Mustafa Sungur ve Abdullah Yeğin ve Salih Özcan ağabeyler kendisiyle Ankara’da görüştüklerinde bu hatırasını onlara anlatmış, o münasebetle Üstâd’la olan diğer eski hatıralarından da bahsetmiştir. Aynı günlerde Mustafa Sungur Ağabey Ankara’dan Hazret-i Üstâd’a yazdığı bir mektubunda bu hâtıranın bir kısmını şöylece kaydetmiştir:

“... Çok sevgili Üstâdım efendim! Ahmed Hamdi Efendi’yle tekrar görüşmek üzere Diyanet’ten ayrıldım. Konya’lı ve Mülkiye’de okuyan Nurlara çok bağlı Ahmed Atak kardeşimizle ve onunla beraber gelen ve aynı mektebte okuyan Afyon’lu, Emirdağı’nda da sizinle görüşüp mübarek ellerinizi öpmek şerefine nail olan Cemil’in kardeşi Mustafa ile beraber şimdi Ankara Müftüsü olan ve siz sevgili kahraman Üstâdımızla Erzincan ve İstanbul’da arkadaşlık eden çok ihtiyar Sadık Efendi ile görüştük. Sevgili Üstâdımızın eski hâtıralanndan bize biraz bahsettiler. Kendisi anlatırken âh çekiyor, hayret ve istihsan ile gâh gülüyor, gâh üzülüyor ve bize diyordu ki:


Yükleniyor...