şAHİTLERİN RİVAYETİ

şimdi sıra ile, büyük toplantılarda onun cihan değer hizmetleri ve te’sirli nasihatleriyle, ulaşılan neticelerini şahitler ve belgelerle arz etmeye çalışalım:

İşte birincisi: şehzadebaşı’ndaki meşhur Ferah tiyatrosunda tertiblenen konferansta yaptığı konuşma ile fesadın önünü nasıl aldığını, bizzât bir görgü şâhidinin ifadesiyle dinleyelim:

(O zamanları idrak etmiş gazeteci, yazar muhterem Râif Ogan’ın bu mevzudaki hatırası şöyledir)

“Bediüzzaman merhumu İkinci Meşrutiyet’te verdiği konferanslarında tanıdım. Mesela bunlardan “Mizancı” Murat Bey şehzadebaşı’nda “Romalıların yükselme ve alçalma devirleri” hakkında konferans veriyordu. Burada İttihâdçılar hadise çıkardı. Murat Bey’i vuracaklardı. Tiyatroyu emniyet mensubları sardı. O hadisede Said-i Nursi çıkıp halkı teskin etti. Yaptığı bir konuşma ile, hadiseyi yatıştırdı. Kim bilir ilerideki hadiseler belki de o gün çıkacaktı. Yaptığı vecîz ve te’sirli nasihatlerle halkı sükûnete çağırdı. Yoksa İttihâdçılar çok ileri gidecekti.

Hazret çok şeci’ bir insandı. Binaenaleyh kendisine i’tiraz olunmayacak bir surette, herkesin hoşuna gidecek bir şekilde konuşmayı bilirdi. ı’tiraza mahal bırakmazdı. (Bak: Aydınlar Konuşuyor, s: 168)

İKİNCİ BİR şAHİT

Yine o günlere yetişmiş Merhum Süleyman Çapanoğlu ise, aynı bu hadiseyi şöyle anlatır:

“Mizan gazetesinin sâhibi ve baş yazarı tarihçi Murat Bey, şehzadebaşı’nda, Ferah tiyatrosunda, İttihad ve Terakkî idaresiyle Roma devletinin mukayesesi için verdiği “Romalıların yükselme ve alçalma sebepleri” adlı konferansında, İttihad ve Terakki’ye karşı giriştiği tenkidler sebebiyle, salonu dolduran İttihadçıların gürültü çıkararak, hakaret ve sövme ile konferansını yarıda bıraktırmaları ve kendisinin tekrar kürsüye çıktığı takdirde tabanca çekilerek mani’ olunacağını bildirmesinden sonra, dinleyicilerin iki grup halinde birbirine girdiği, itişme ve kakışmaların başladığı sırada; birden bire bir yay gibi fırladığı koltuğun üzerinde gür bir ses ile: “Ya Eyyühel Müslimîn!” diye söze başlayarak, salona bir anda hâkim olduktan sonra; konuşma hürriyetine saygı göstermek lâzım geldiğini bir hatibin sözünün kesilmesinin ayıp olduğunu ve terbiye sınırlarının dışına çıkmanın, Meşrutiyet ve Hürriyeti i’lan etmiş bir millet için utanılacak bir hareket olduğunu,

Yükleniyor...