İslâm dininin fikre saygı göstermeyi emrettiğini; sözlerini ayetlere, hadislere isnad ettirerek; İslâm tarihinden örnekler vererek; Hazret-i Muhammed (A.M.)’in müşaverelerini ve irşadkâr sözlerini ve hitabelerini şahid tutarak, terbiye ve nezaket dairesinde dağılmalarını tavsiye etti.
O bütün külhanbeyleri, şirretler veya yaygaracılar süt dökmüş kedi gibi dağılması, hâlâ hafızalarda yaşar.” (Bak: Bilinmeyen Taraflarıyla Said Nursi, s: 110-111)
Hadiseye şahid olan bu iki zâttan başka, Bediüzzaman Hazretlerinin 31 Mart Vak’asıyla başlayan Divan-ı Harb-i Örfî’deki mahkeme müdafaatını o tarihlerde bir kitab halinde neşreden “Kütübhane-i İçtihad” sahibi Ahmet Ramiz Efendi’nin, ona yazdığı mukaddemede aynı konuyu edibâne, zarifâne bir eda ile şöyle kaydeder: “... şehzadebaşı’nda şematetle konferans verildiği gece kemâl-i mehabetle sahneye çıkıp, irad ettiği nutk-u beliğ-i bîtârafâne, Said’in ihâta-i ilmiyesi kadar hamâset ve fedakârlıkta da ileri olduğunu te’yid eder. Gerek o gece, gerek menhus Otuzbir Mart’ta cihandeğer nasihatlariyle ortaya atılan Hoca-i dânâya; böyle tehlikeli bir anda vücud-u kıymetdarının siyaneti nefan-lil-umum elzem olduğu halde ve ihtar edildiği zaman; “En büyük ders, doğruluk yolunda ölümünü istihkar dersi vermekdir” demiştir.
“Yerinde ölmek için bu hayat lâzımdır” fikrine karşı:
“Aşinayız, bize bigânedir endişe-i mevt.
Adl ü hak uğruna nezreylemişiz canımızı.
Olur bize ab-ı hayat, ateş-i seyyal-i memat”(96)
BAYEZİD TALEBE İÇTİMAI
Ferah tiyatrosundaki konferans hadisesinden başka, Beyazıt talebe içtimaındaki hizmetini ise, evvela kendisinden dinleyelim: (Yine mahkeme müdafaatından)
“Ayasofya ve Bayezid ve Fatih’te ve Süleymaniye’de umûm ulemâ ve talebeye hitaben müteaddit nutuklarımla; şeriat’ın ve müsemma-yı meşrutiyetin münasebet-i hakikiyesini şerh ve teşrih ettim.. ve mütehakkîmâne istibdadın şeriatla bir münasebeti olmadığını beyân ettim...”(97)
O bütün külhanbeyleri, şirretler veya yaygaracılar süt dökmüş kedi gibi dağılması, hâlâ hafızalarda yaşar.” (Bak: Bilinmeyen Taraflarıyla Said Nursi, s: 110-111)
Hadiseye şahid olan bu iki zâttan başka, Bediüzzaman Hazretlerinin 31 Mart Vak’asıyla başlayan Divan-ı Harb-i Örfî’deki mahkeme müdafaatını o tarihlerde bir kitab halinde neşreden “Kütübhane-i İçtihad” sahibi Ahmet Ramiz Efendi’nin, ona yazdığı mukaddemede aynı konuyu edibâne, zarifâne bir eda ile şöyle kaydeder: “... şehzadebaşı’nda şematetle konferans verildiği gece kemâl-i mehabetle sahneye çıkıp, irad ettiği nutk-u beliğ-i bîtârafâne, Said’in ihâta-i ilmiyesi kadar hamâset ve fedakârlıkta da ileri olduğunu te’yid eder. Gerek o gece, gerek menhus Otuzbir Mart’ta cihandeğer nasihatlariyle ortaya atılan Hoca-i dânâya; böyle tehlikeli bir anda vücud-u kıymetdarının siyaneti nefan-lil-umum elzem olduğu halde ve ihtar edildiği zaman; “En büyük ders, doğruluk yolunda ölümünü istihkar dersi vermekdir” demiştir.
“Yerinde ölmek için bu hayat lâzımdır” fikrine karşı:
“Aşinayız, bize bigânedir endişe-i mevt.
Adl ü hak uğruna nezreylemişiz canımızı.
Olur bize ab-ı hayat, ateş-i seyyal-i memat”(96)
BAYEZİD TALEBE İÇTİMAI
Ferah tiyatrosundaki konferans hadisesinden başka, Beyazıt talebe içtimaındaki hizmetini ise, evvela kendisinden dinleyelim: (Yine mahkeme müdafaatından)
“Ayasofya ve Bayezid ve Fatih’te ve Süleymaniye’de umûm ulemâ ve talebeye hitaben müteaddit nutuklarımla; şeriat’ın ve müsemma-yı meşrutiyetin münasebet-i hakikiyesini şerh ve teşrih ettim.. ve mütehakkîmâne istibdadın şeriatla bir münasebeti olmadığını beyân ettim...”(97)
Yükleniyor...