bu paslı müzahraf ayine içinde bunun sûretini görüyoruz.

Ey gazeteciler! Hedef-i maksadımız olan ittihadı; sizin cerbeze ile yaptığınız muğalatalar ile inhilâl-i anâsırı netice vermekte olduğundan, bizim delil-i hayatımız olan mukaddemat-ı ittihadı akim bırakıyorsunuz.

Hasıl-ı kelâm: Evvel Haydar ağalık vardı. şimdi siz de Haydo yaptınız. Halbuki, bize lâzım Haydar’dır. O elmas kılınca benziyen lisan-ı matbuata i’tidal ile saykal vurun. Ta ki ifrat ve tefrit ile pas tutmasın.”(88)

İşte, Bediüzzaman Said-i Kürdî Hazretleri Hürriyet’in i’lânı ile başlayan basının yaptığı çeşitli hata, cerbeze, malaya’nîlik, yekdiğerini kötülemek, terbiye dışı mizahlar, müstehcen neşriyat vesairelerini eleştiriyor, onları i’tidale davet ediyor, hakiki vazifelerini yapmalarına çağırıyordu. Basının, kötülüklerin yayılıp te’sir etmesinde çok büyük rolü olduğu gibi; iyiliğin, ittihadın, efkârın terbiye ve talimi işinde de çok mühim rola sahib olduğunu da yazıyordu. Bu i’tibarla, “O Elmas kılınca benziyen lisan-ı matbuata i’tidal ile saykal vurun, ta ki ifrat ve tefrit ile pas tutmasın” ifadesiyle, basının rolü büyük olmakla beraber, sürtüşmeler, cerbezelerle ifrat ve tefrit içine girmeleri durumunda da o te’siri kaybedeceğini bildiriyordu ve hakeza!..

Yine ayn-ı mevzu’da 18 Mart 1909’da Bediüzzaman Hazretleri’nin basını ikaz eden şöyle bir makalesi de neşredilmiştir.

“İHTAR-I MAHSUS

Gazeteci denilen hutaba-yı umumî, iki kıyas-ı fasidle milleti bataklığa düşürtmüştür.

Birincisi: Vilâyatı İstanbul’a kıyas ederek... Halbuki Elif bayı okumayan çocuklara felsefe dersi veriIse sathî olur.

İkincisi: İstanbul’u Avrupa’ya kıyas etmişler. Halbuki bir erkek, kadının kametinde istihsan ettiği bir libası giyse, maskara ve rezil olur. ”(89)

Bunun azıcık açıklaması şöyledir: Yani umuma hitab eden gazeteler, umumî hatiplik vasfına mazhardırlar. Bunlar iki yanlış ve bozuk kıyaslama ile milleti bataklığa düşürmüşler. Bunlardan birisi: Payitaht olan İstanbul’daki binbir fikir akımlarının birbirleriyle çarpışarak husule getirdiği durum ile Anadolu’nun sâde ve safî vilâyetlerini aynı durum ve aynı içtimaî seviyede sayarak öyle hitab etmişler. Böylelikle içtimaî ve siyasî mes’eleleri bilen bilmeyen herkes olduğu yerden karışmasıyla sathilik ve bilmezlik içinde bocalamaya düçar edilmiştir.

Yükleniyor...