Tâ ki, hem o mülâkat tarihini, hem Bediüzzaman’ın Selanik’e gittiği günleri öğrenelim. Hem de tarihî vak’ayı anlatan o gazetelerin(81) klişelerini alalım da, o büyük ve mühim hadiseyi tarihe maledelim.
Yok, efendim yok!.. bu söz ve iddiaların -üzülerek söylüyorum- aslı faslı yoktur. Çünki Bediüzzaman’ın Hürriyet’in ilânından önce Selânik’e gitmesi vaki’ değildir.
Çok isteriz ki; Sayın Cemal Kutay bu hadisenin ve diğer iddialarının ispatlayıcı belgelerini -onun ifadesiyle- kendisinin binbir belgenin terkibi içinde mücehhez(82) arşivinden çıkarsın, âleme ilan etsin. Bizi de saldırgan, yalancı çıkarsın!..
Bu münasebetle Sayın Cemal Kutay’ın tenakuz ve tezad teşkil eden diğer bazı iddialarına bakıp seyredelim:
1- Bediüzzaman Hazretleri “Kürdî” lakabını 1919’a kadar kullandığını.. (Türkiye’de Nurculuk Davası, s: 664’den naklen)
2- Bediüzzaman Teşkilat-ı Mahsusa’ya girdikten sonra, Kûrdî lâkabını değ’iştirdiğini.. (Türkiye’de Nurculuk Davası, s. 680 naklen)
Yükleniyor...