bazı yönlerinin sübutunu vaki’ kabul etsek de, o da Bediüzzaman’ın -az yukarda ispat edildiği üzere- 1 Ağustos 1908 tarihinde Selânik’e vardığı günlerine ait olması lâzımdır.

Lâkin Kutay’ın iddialarından birisi olan mesela, “Manyasizade Refik Bey’in(80) delâletiyle İttihad -Terakki erkâniyle tanıştığı..” (Çağımızda Bir Asr-ı Saadet Müslümanı, s: 163)

Durup dururken neden bu koca mason adamın, Bediüzzaman’a delâlet ettiği gösterilmek isteniyor?!. Bununla beraber bu delâlet nasıl olmuş ve nereden bilinmiş, zikredilmiyor.

Hem mesela: “Üçüncü Ordu Müşiri İbrahim Paşa ile Bediüzzaman’ın Trakya’da mülâkatı.. Ve Bediüzzaman’ın Müşir İbrahim Paşa ile yaptığı pervasız konuşması ve söylediği sözleri, muhitte büyük bir alâka uyandırdığı.. ve o tarihte Paris’te çıkan Jön Türk’lerin gazeteleri, Bediüzzaman’ın bu mülâkatını genişçe haber olarak verdikleri.. ve kendisini (Bediüzzaman) meşrutiyet ve adaletin din ve ilim sahasında bir ışık ümidi olarak övdükleri.. ve hadise hürriyetçilerle Bediüzzaman arasındaki münasebetleri daha da sıklaştırdığı.. ve “Nitekim bir din adamı olarak Hürriyet’in i’lânında, Selânik Hürriyet Meydanı’nda ilk konuşmayı Bediüzzaman’ın yaptığı..” (Bak: Çağımızda Bir Asrı Saadet Müslümanı, C. Kutay, s. 164)

Bu rivayet ve iddialar -dediğimiz gibi- eğer 2. Meşrutiyet’in ilânından hemen sonra Bediûzzaman’ın Selânik’e gittiği tarihe ait ise, bazı yönleri doğru olabilir. Lâkin anlatış üslubunda Hürriyetin i’lânından evvelki muhayyel bir zamanı kapsıyor gibidir. Çünki Üçüncü Ordu Müşiri İbrahim Paşa, Sultan Abdülhamid’e bağlı, Trakya bölgesinde Hürriyetçilerin hareketini ta’kip etmekle muvazzaf bir padişah adamı olarak gösteriliyor ve öyle de olması lâzımdır. İşbu durumda, zâhirde bal gibi tatlı görünen bu iddiaların maalesef bir kaç vecihle muallel olduğunu sıralayacağız:

1- Hürriyetin i’lânından önce, Bediüzzaman’ın Selânik’e kat’iyyen gitmediği, onun hayat seyrinde böyle bir şeyin vaki’ olmadığı yukarıda delilleriyle ispat edilmiştir.

2- Bediüzzaman 2’nci Ordu Müşiri İbrahim Paşa’nın mülâkat haberini Paris’teki Jön Türklerin çıkardığı gazetelerinin genişçe haber olarak verdiklerini rahatlıkla kaydettiğine göre, bizim de şöyle bir sual tevcih etmemizde bir mani’ olmasa gerek:

Yükleniyor...