6- Hizanlı şeyh Selim’in Hürriyet hakkındaki:





Arapça şiiri ki, “Hürriyet ancak ateşe lâyıktır. Zira kâfire mahsus bir şiardır” sözünü sual tarzında Bediüzzaman’a tevcih ettikleri zaman, o da şöyle cevab vermiştir: “O biçare şâir, hürriyeti bolşevizm mesleği ve ibaha mezhebi zannetmiş. Haşa! Belki insana karşı hürriyet, Allaha karşı ubudiyyeti intac eder. Hem de çok adamlar görmüşüm, Sultan Hamide ahrardan ziyade hücum ediyordu ve derdi: “Hürriyeti ve kanun-i esasîyi otuz sene evvel kabul ettiği için fenadır”

İşte yahu, Sultan Abdulhamid’in mecbur olduğu istibdadını hürriyet zanneden ve Kanun-i Esasî’nin müsemmasız isminden ürken (adamların) sözünde ne kıymet olur: Belki böyle diyenler öyledirler. Hem yirmi senelik İslâmiyet’in bir fedaîsi de demiştir:

Yani: Hürriyet, insanlara Allah’ın bir atiyyesidir. Çünki îmânın hasiyetidir.

Görüldüğü üzere, Sultan Abdülhamid ile ilgili bölüm: “Çok adamlar görmüşüm, Sultan Abdülhamid’e ahrârdan ziyade hücum ederdi ve derdi: “Hürriyeti ve kanun-i Esasîyi otuz sene evvel kabul ettiği için fenadır” Evet, Bediüzzaman Hazretleri öylesi bahaneci, neyi görse, bilse bilmese ilcay-ı zarureti anlasa anlamasa, inhiraf-ı mizaç sebebiyle i’tiraz edecek adamlara cevab sadedinde; (22 Aralık 1876’da kabul edilen Kanun-u Esasî içinki o zaman Belçika anayasasının bazı kısımlarını da içine alan, fakat İslâm kanunlarının şümulü içerisinde renklendirilerek hazırlanan bir şeydi) Derki: “Yahu Sultan Hamid’in mecbur olduğu istibdadını hürriyet zanneden ve Kanun-u Esasî’nin müsemmasız isminden ürken (adamların) sözünde ne kıymet olur. Belki öyle diyenler öyledir.” şeklinde itiraz edenlerin, dedikodu yapanların, asıl fena adamlar onlar olduğunu açıkça söylemektedir. Ayrıca Merhum Sultan Abdülhamid’in kendi saltanatının icraatında bilmecburiye ba’zı şiddet tedbirlerine bir kısım insanlar “İstibdat” diye hücûm ederken; bir kısmı da, Kanun-u Esasî’yi kabul etmesine “Hürriyet” şeklinde kabul ile i’tirazlarının haksız ve yersiz olduğu ve Sultan Abdülhamid’in, zamanın ilcaâtının zaruretine mebni kabul ettiği anayasadan dolayı hücuma müstehak olmadığını açıkça beyân ediyor.

Kanun-i Esasî bahsi gelmişken, Hazret-i Üstâd Münazarat’ın başka bir yerinde şöyle der: “Ehl-i ifratın bir kısmı, Araptan sonra İslâmiyet’in kıvamı olan Etrâkı tadlil ediyorlardı. Hatta bir kısmı o derece tecavüz etti ki: Ehl-i Kanunu tekfir ederdi. Otuz sene evvel (yani 23 Aralık 1876)

Yükleniyor...