riyasetine lâzım ve bi’atın mânâsı olan teveccüh-ü umumiyeyi kazanasın!

Padişah dedi: “Ben onun yolunda gideyim. Siz de ol zaman ehlini taklid edebiliyor musunuz?.. Bir de sizde, onlardaki kuvvet-i İslâmiyet ve safvet ve ahlâk’...”

Ben dedim: -Bizdeki tenbih-i efkâr-ı umumî ve tekmil-i mebadî ve vesait ve ihata-i medeniyet, o noktaların yerini tutmakla; hem o noktaları istihsal, hem de netice-i matlub olan terakkiyi intac edebiliyoruz. Dü-vel-i ecnebiyenin adaleti(50) bunu ispat eder.

O dedi: -Nasıl yapacağım?

Dedim: -İstibdat, kalb-i memalik olan İstanbul’da kan bırakmadığından, hüsn-ü niyyeti göster. Pür- şefkat ile Meşrutiyet’i kansız kabul ettiğin gibi, menfur olmuş Yıldız’ı mahbub-u kulûb etmek için, eski Zebanîler yerine, melaike-i rahmet gibi muhakkikin-i ulemayı doldurmak ve Yıldız’ı Dârul-Fünun gibi etmek; Ve ulûm-u İslâmiyeyi ihya etmek ve meşihat-ı İslâmiye’yi ve hilâfeti mevki-i hakikisine is’ad etmek.. Ve milletin kalb hastalığı olan za’f-ı diyanet ve baş hastalığı olan cehaleti, servet ve iktidarınla tedavî etmekle; Yıldız’ı süreyya kadar i’la et! Ta, hanedan-ı Osmanî ol burc-u Hilâfette pertevnisar-ı adalet olabilsin. Hem de havaic-i zaruriyeye iktisat et, ta alıştırılmış olan israfa iktidarı olmayan biçare millet de iktida etsin. Madem ki imamsın!..

Birden uyandım, gördüm ki; asıl bu âlem-i yakaza rü’yadır. Asıl uyanmak (uyanıklık) ve hakikat o rü’ya imiş...”(51)

İşte Bediüzzaman Hazretleri, rüya diye tavsif ettiği ve onu gazetelerde bir çeşit açık mektub tarzında neşrettiği ve onun sonunda. “Asıl uyanıklık ve hakikat o rüya imiş.” dediği makalesinde, merhum sultan Abdülhamid’in şahsiyeti İslâm halifesi olduğunu ve Hazret-i Osman Radiyallahü anhuya benzer bir tarzda; elinde gücü, kuvveti, askeri varken; kan dökülmemesi için, Jön Türklerin ve İttihatçıların Selanik’te 21 Temmuz 1908’de i’lân ettikleri anayasayı ve Mânâstır’da yer-yer hadiseler çıkararak, işi kuvvete döktükleri sırada, Sultan Abdülhamid’e bağlı kuvvetler, ordu ve askerlerin başındaki yüksek rütbeli âmirler, defalarca ona yalvararak, karşı koymaları için izin istedikleri halde;(52) sonunda 31 Mart hadisesinde Yıldız Sarayı’nı çeviren Hareket Ordusu’na karşı; bilhassa onun tüfekçi başısı

Yükleniyor...